23 Aralık önemli bir tarihti. Hangi koşullarda olursa olsun, CHP'yi sıkıştırmak amacı, siyasi polemik tadı ne denli baskın olursa olsun, tarihimizde ilk kez, bir başbakan, devlet adına, yaşanmış utanç verici bir sayfayı belgeleriyle ifşa etti ve en önemlisi özür diledi.
Okay Gönensin, "büyük eşik aşıldı" ifadesini kullanmış.
Öyle...
Ülkelerin, özellikle egemen ülkelerin tarihlerinde özür gerektirecek pek çok kırım, katliam, adaletsizlik vardır. Batı'da, Kuzey'de her yerde bu böyle olmuştur. Bizim buralarda, Şarkta toplumsal homojenlik ile iç içe giden pek çok ulus-devlet oluşumu, dini-etnik temizlik üzerinden gerçekleşmiştir.
Bu ülkelerin kimileri inkâr ve ret politikalarıyla, unutma, unutturma, belleksizlik üzerine kurulu yapılarıyla yola devam etmeye çalışırlar. İçe kapalılık, kendine aşk, buna eşlik eden denetim zihniyeti, otoriter yapı, endişe, gerginlik, baskı bu toplumların olmazsa olmaz varlık koşullarıdır.
Duran ve korkan toplumlardır bunlar.
Diğerleri "itiraf" ve "özür" kapısını açan, telafi etmeyi bilen, insanı değer kabul eden toplumlardır. Bu iki kapı üzerinden kendilerini arındırma, temizleme, kimliklerini yeniden kurma imkânlarını üretirler. Değişim, yenilenme, yüzleşme cesareti, hakikat arayışı üzerinden hem tarihi borçlarını öder, hem yarına doğru daha sağlıklı bir şekilde yol alırlar.
Biz birinci grup toplumların sıkı bir örneğiyiz.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın konuşması ve özrü, inkar düzenine bağımlılığı kırma, bu gruptan uzaklaşma için ilk adımdır ve bu açıdan önemlidir.
Dersim'de neler olduğunu bilmeyen kaldı mı?
Resmi rakamlarla 13.000 cinayet, 11.000 sürgün... Yapan ordu... Yaptıran hükümet... Amaç imha... Olup bitenin ne isyanla ilgisi var, ne başka toplumsal tepkilerle... 1926'dan beri planlanan 1937 ve 38'de iki aşamada uygulanan bir katliam...
Başbakan'ın çıkışı "gerekli" bir adımdı. Ama "yeterli" midir, epey tartışma kaldırır...
Sadece Dersim mi?
Başka kara ve karanlık sayfalar yok mu?
Pek çok...
Cumhuriyet döneminde Musevilere yönelik 1934 Trakya olayları, 1942 Varlık Vergisi, 1956 6-7 Eylül olayları, 1963'te Rumların mallarını gasp, 1980 Diyarbakır hapishanesi, 1990 devlet eliyle işlenen cinayetler...
Yüzleşmek gereken pek çok sayfa var...
Varlıkları, bastırılmışlıkları hepimizi rahatsız eden, kirleten bu olaylara, "olmuş ama neden olmuş", "hak etmişler mi" gibi ahlak dışı bakış ve sorularla yaklaşma, umarız, yavaş yavaş bu toprakları terk eder.
Bu toplum artık karanlığın sadece cumhuriyetle sınırlı olmadığını biliyor.
19. yüzyılın son dönemi, özellikle 1915, inanılmaz boyuttaki trajedi, açık soykırım, bugünü o güne bağlayan, ideolojik yapısı ve zihniyetiyle cumhuriyeti ve sonrasını mümkün kılan bir vahşet değil miydi?
Olup biteni artık biliyoruz ama hala inkâr ediyoruz...
İnkâr etmediğimiz zaman "ama" diyor, "gerekçe, bahane arıyoruz..."
İttihat Terakki'yi kemalist döneme bağlayan iki kurucu politikası oldu bu ülkenin: Azınlık politikası ve din politikası... Azınlıkları tasfiye, Müslümanları Türkleştirme ve dini devletleştirme bu politikaların üç aracını oluşturdu. Araçlar ise kırımıyla, katliamıyla, gaspıyla, kaçırmasıyla, el koymasıyla iğneli silahlardı.
Daha 2005 yılında, 19. Yüzyılda Ermeniler Başlıklı bir toplantıyı düzenleyenler için, o günün Adalet Bakanı, bugünün Meclis Başkanı "bunlar bizi sırtımızdan bıçaklayan hainler" dememiş miydi?
Tayyip Erdoğan'ın özrü, umarız gerçek bir başlangıç olur...
.
|
||||||||||
|
Aradığın Evi Bul. Emlak8.Net
Dijital Reklam Ajansı Serbay Interactive