- 9.03.2013 00:00
İlerlemiş kanser hastalığı nedeniyle dönemini tamamlaması imkânsız olduğu halde 7 ekimde dördüncü defa başkanlık seçimlerine sokulan Chávez’in yaşam savaşını birkaç ayda yitirmesi “devrimci”arkadaşlarını sıkıntıya soktu belki ama kimse için de sürpriz olmadı. Beklenen son biraz erken gelmiş, Chávez’in anayasa uyarınca yemin etmesine bile imkân tanımamıştı. Ancak hasta hâliyle Büyük Vatansever Cephe’nin (GPP- Gran Polo Patriótico) adayı olarak muhalefetin dinamik adayıHenrique Capriles’i nasıl saf dışı bıraktıysa, yarattığı efsane de ölümünden sonra yardımcısıNicolas Maduro’nun önünü açıyor. Anketlerde sağlığında Capriles’e karşı kaybeden Maduro yenilenecek başkanlık seçimlerinde ise rakibine yaklaşık 15 puan fark atıyor.
İktidar savaşı
Haziranda konuyla ilgili olarak yayımladığım bir yazıda, “Chávez sonuç itibariyle efsane bir isim; Chavizm ise bu isim etrafında oluşmuş bir ideoloji. Kısacası Chavizm için Chávez’in altı yıl boyunca bu görevi fiilen yürütmesi şart değil ama bir kez daha seçilmesi önem taşıyor” demiştim. Ülkede yerleşik düzeni temsil eden Chavizm, Chávez’in hastalığını önce saklamak, sonra hafifmiş gibi göstermek ve belki ölümünü gizlemek için çaba harcadı. ABC, Chávez’in Havana’da öldüğü, daha sonra Caracas’a getirildiği ve ölümünün bir süre daha halktan gizlendiği iddiasını sürdürüyor.
Anayasaya göre, Başkan’ın daha yemin etmeden ölmesi hâlinde otuz gün sonraki seçimlere kadar vekâlet Meclis Başkanı’na (Diosdado Cabello), yeminden sonra ölmesi hâlinde ise Yardımcısı’na (Maduro) geçiyor. Chávez yemin etmeden öldü ama Anayasa Mahkemesi yemin zorunluluğunu ortadan kaldırarak, Maduro’nun önünü açtı. Bu anayasaya uygunluğu tartışılır karar, Chávez’in arzusunu yerine getirmekle kalmıyor, Chavizm içindeki iktidar kavgasını da erteliyor.
Venezuela’nın geleceği
Maduro başkanlığında seçimlere ve olasılıkla altı yıllık yeni bir döneme hazırlanan Venezuela’da“Bolivar Devrimi”nin ya da Chávez’in 2005’te ilan ettiği “21. Yüzyıl Sosyalizmi”nin geleceği parlak görünmüyor. Bir kere, karizması, halkçı retoriği ve üstün ikna yeteneği ile sandıktan ardı ardına galip çıkan efsane Başkan’ın yerini doldurmak kolay değil. Tıpkı ülkenin kurtarıcısı Bolivar gibi, Chávez artık O’nun için yaptırdığı ama ne yazık ki tamamlandığını göremediği anıt kabirde ve O’nun yanında, resmî ağızların deyişiyle “Chávez al Panteón, junto con Simón” yerini alacak.
İkincisi ve kuşkusuz daha önemlisi, Chávez’in petrol gelirlerini kullanmadaki savurganlığının doğurduğu ekonomik krizin altından popülist politikalarla kalkmak mümkün değil. Konuyla ilgili önceki yazılarımda vurguladığım döviz kıtlığı ve karaborsası son devalüasyona karşın giderilemedi. Dört ayrı kurun kullanıldığı ülkede dolar karaborsada resmî kurun dört katına el değiştiriyor.
Devalüasyon baskısının tetiklemeye devam ettiği yüksek enflasyon bir yana, resmî kurdan döviz alma hakkına sahip olanların edindikleri haksız kazanç da işin yolsuzluk boyutunu gösteriyor. Altını her fırsatta çizdiğim gibi, ülkede iktidara yakın durmaktan ötürü ayrıcalıklar edinmiş yeni bir oligarşi (boliligarquía) oluşmuş durumda. Yolsuzluk ve yoksullukla mücadelede sağladığı başarıyla dünya solunun bağrına bastığı Chávez rejiminin geldiği bu nokta, gelecek için hiç umut vermediği gibi, yaptığı devrimin amaçlarıyla da örtüşmüyor.
Chávez, dünyadaki popülaritesini, içeride kısmen başarılı olmuş ama giderek iflasa sürüklenen bu“devrimci” uygulamalardan çok, ABD karşıtı politikasına borçlu. Bu karşıtlığın bazen ölçüyü kaçırmasını, Washington’un geçmişte Monroe Doktrini doğrultusunda Latin Amerika’ya yaptığı kabul edilemez siyasi ve askerî müdahalelere tepki olarak değerlendirmek mümkün belki ama sürdürülebilir olmadığı bir gerçek. Tıpkı ekonomi politikası gibi... Chávez’in genç sayılacak yaşta vefatı kimbilir belki de efsane bir başkan olarak tarihe geçmesini sağlıyor.
akinozcer@post.com
Yorum Yap