- 30.10.2012 00:00
Homeland’in yeni bölümünü bekliyorum evde; hani şu bir Müslüman ülkede rehin Amerikalı askerin ülkesine dönüp yükselerek ABD başkanlığına yürümesi, bu esnada bazıları tarafından da rehin alındığı zaman içinde değişip Müslüman olduğundan şüphelenilmesi üzerine olan dizi. Adaçayım var, annemle konuşmuşum, ev sıcak; her şey yolunda. Ki bir twit atıyor biri.Doğum günün kutlu olsun yazıyor. Ucunda da bir şarkı. Su akar yolunu bulur.
Saçlarına yıldız düşemeden
Unutmuşum. Günlerdir beklediğim dizi birden çok anlamsız bir zaman kaybı artık. Ankara’da, ODTÜ’de okuduğum yıllara götürüyor bir twit. Adanalı bir arkadaşımdan ilk kez duyduğum bir şarkı: Saçlarına Yıldız Düşmüş Anne, Koparma. Hiç duymadığım, sanki başka bir dilde söylenen bir şey. O kadar güzel, ama o kadar ayrı ki benim o güne kadar gelen her şeyimden, güzel olduğunu söylemekten bile çekiniyorum. Hâlbuki bugüne kadar her satırını aklımda tutacağım şarkının.
Ahmet Kaya şarkıyı söyleyen. Seneler geçtikçe kendine hayatımda usulca bir yer açıyor şarkıları; iyi huylu kediler gibi. Yavaşça sokuluyorlar aklıma ve uygun bir kuytu bulup uyumaya başlıyorlar orada. Ne zaman âşık olsam, yurtdışında uzun süre yaşasam, kötü bir haber alsam, kendi başıma kalsam ben farketmeden saklandıkları yerden çıkıp yaralarımı iyi ediyorlar.
Bir utanç hadisesi
Ama o yıllar bilmiyor ki daha Ahmet Kaya hainliğin, adiliğin ve herkesi birbirine düşürmenin yılları; şarkılar bile iyi edemiyor o yılanları. Bir büyük cehennem çukurunun başında Hürriyet denen araçve onun başında da yalakaları, kart zampara yazıları ve arsız soğukkanlılığı ile Ertuğrul Özkök denen “şey” var, the thing. Hani şimdi iktidardan düşünce kanal kanal dolaşıp “özür” hayâsızlığında sınır tanımayan “o şey”. Ertuğrul Özkök bırakırsa “hain bu adam” sazını, geçkin sarışın (boya) prens Uğur Dündar kapıyor: o güne kadar sosis peşinde koşmuş, birden Ahmet Kaya’yı sorgulamaya başlıyor; o klipteki adamlar acaba neyi simgeliyor bakalım ha? Yoksa yoksa......
Adım adım çekiyorlar bu ülkenin belki de bizim kuşağımızda yetişen en büyük ozanının ipini hep beraber; Hürriyet’in ve Papermoon’un pahalı şarap koleksiyonu eşliğinde büyük olasılıkla. Ve bu yoksul, kendi başına yolunu bulmuş, hayata ve barışa inanmış adamı bir halk düşmanı ilan etmeye gidiyorlar. Ama bir son darbe lazım bu linçler için hep, bir Kristal Gece.
Aradıkları kan elbette sinsilerin, sırtlanların kanı; o karanlık magazin gazetecileri gecesinden bu karedeSerdar Ortaç “Atatürk’ün ülkesi burası, ellerin değil” diyor Ahmet Kaya’nın gözlerinin içine bakarak tam o anda; el ilan etmişler bu memleketin en has adamlarından Ahmet Kaya’yı işte o gece. Sonra çatallar, bıçaklar fırlatılıyor; bildiğiniz hadise. Ama Ümit Kıvanç’ın Ahmet Kaya belgeselinde an be an, unutmamamız gereken görüntüler var. Ajda Pekkan’ın marş söylerken daha önce kendisinde hiç görmediğimiz bir anne şefkati ile Serdar Ortaç’ın yanağını okşaması Ahmet Kaya salondan kaçırılırken mesela.
Sadece Mehmet Aslantuğ ve Savaş Ay var bu ırkçı galeyana karşı duran; iki Don Kişot demek mümkünmüş insan kalabilmek o gece bile. Bütün boya sarışınlar, yapma burunlar; Emel Sayın, Ajda Pekkan, deterjan güzeli Berna Laçin ve onlarcası hınçla sahnede oysa.
Hiç yoktan susturulan şarkı
Sonrası kendi şarkıları gibi Kaya’nın. Sürgün, araya serilen hüzünler, kötülenen hatıralar. Ve Ahmet Kaya sadece 43 (yazı ile kırk üç!) yaşında memleketine hasret Fransa’da ölüyor.
Bugün yaşasa henüz 55 yaşında olacaktı. Kalanlar? Hepsi yaşıyor elbette.
Ertuğrul Özkök: 65 yaşında; büyük olasılıkla trilyoner ve hâlâ Doğan Holding Yönetim Kurulu üyesi. Ahmet Kaya’nın mezarına çiçek koyup fotoğraf çektirdi. Hayır, utanmadı.
Serdar Ortaç: Ahmet Kaya’nın öldüğü yaşta (düşünüyor mudur bunu?). Kumar hastalığı var. Cumhuriyet Şenlikleri’nde defalarca sahneye çıkıp yine marş söyledi. En son 2010’da Atatürkçü Şişli Belediyesi’nde.
Şenay Düdek: Dedikodu yazarı iken emekli olup elbette Atatürkçü şehir İzmir’e taşındı. O gece Ahmet Kaya’ya ettiği küfürlerden ve yaptıklarından pişmanmış; kitaplarının geliri (nereye olacak) İzmir’deki okullara gidiyor (Kürt çocukları mı okutsaydı?).
Müge Anlı: O Kristal Gece’nin en azgın sarışınlarından. Her konuşmasında türbanlı kadınların hakkını savunan (annesi de örtülü olan) Ahmet Kaya’ya yaptıklarından sonra, ilk türbanlı diziyi yayınlayan Atv’nin gülü! En son Van depreminde ölen Kürtlere “hadlerini bilsinler” konuşması ile hatırlanıyor. Elbette hâlâ sarışın!
Ajda Pekkan: 70 yaş civarlarında. O gece büyük sevgisini sunduğu Serdar Ortaç’tan daha sonra albümüne şarkı aldı. Suların akışı değişince Aynur ile Kürtçe şarkı söyledi. Türbana da girebilir; gerekirse ve hatırlayabilirse.
Ahmet Kaya’nın 55. doğum günü kutlu olsun. Ahmet Kaya unutulmayacak; ama bu isimleri ve diğerlerinin yüzlerini de tek tek hatırlamak lazım sonsuza kadar. Ümit Kıvanç’ın belgeselini seyredip bu anları hafızanıza ve çocuklarınızın hafızasına kazıyın; bazı şeyleri biz ölsek de hatırlamak gerek çünkü.
b_altug@yahoo.com
Yorum Yap