- 13.12.2013 00:00
MGK’nın “Gülen Cemaati’ni Bitirme Planı” yapmasına şaşanlara şaşmak lazım. MGK bunun için var. İç ve dış “tehdit ve tehlike” odaklarını tespit ve devletin bütün kurumlarını buna göre seferber etmek için yani. Peki, bu “iç ve dış tehdit ve tehlike odakları” neye göre saptanabiliyor? Cevap: Rejimi korumak. “Rejimi korumak” ne demek? Kemalist statükonun temel hassasiyetleri demek oluyor bu da. Ve böyle olunca da “tehdit ve tehlike” değerlendirmelerine konu olanlar hayli çeşitlenmiş oluyor. Devletin “makbul” saymadığı özelliklere sahip iseniz, “potansiyel suçlu” muamelesi görmeniz, devletin âli menfaatlerinin “rutin” bir gereğidir. Yani Kürt iseniz, Ermeni veya “diğer” etnik kimliklere sahip iseniz, solcu iseniz, hatta liberal iseniz, dindar iseniz ve tabii ki Alevi iseniz, devlet bu, fişleneceksiniz de, izleneceksiniz de...
Bu olaydaki “haber”, dinî hassasiyetleri ile siyaset yapan bir hükümetin, yine dinî hassasiyetleri ile çalışmalar yapan bir cemaatin “tehdit” olarak görülüp tasfiye edilmesine yönelik yapılan plana imza atmış ve bu yönde devletin ilgili birimlerini harekete geçirmiş olması. Gazeteciliğin asgari normlarından haberdar herhangi biri için, bu, “haber”dir. Ne var ki medya ve haber etiği üzerine eleştirel analizleriyle tanıdığımız en ünlü kalemler bile, iktidar partisinin tutumuna bağlı olarakTaraf ’ın gazeteciliğini mahkûm etme çabası içindeler şimdi. Ne de olsaTaraf “devlet sırrını” faş ederek “vatana ihanet” etmişti ve katli vacipti...
Mevzunun yargı boyutu bir yana (kiTaraf da hukuki haklarını kullanmaya karar verdi), gazetecilik adına bugün sergilenen tutumlar gelecekte pek de “gururla” anılmayacaktır.
Fakat ben hâlâ konunun “özü” ile ilgiliyim. MGK adında bir yapının sorgulanması, tartışılması zamanı gelmedi mi hâlâ? Bir miktar sivilleştirilmiş hâliyle bu MGK’nın “yeni Türkiye”de aynı rol ve misyonla varlığını sürdürecek olmasını ne tür bir “ileri demokrasi” ile izah edebiliriz? Öncesi bir yana, yakın tarihimizdeki “yapılan planlama gereği” yaşanan kanlı süreçlerin, kamplaşma ve kutuplaşmaların, siyasete “ayar” girişimlerinin ve dahası “terörü bitirme” gerekçesiyle suikast emirlerinin dahi sorumlusunun MGK olduğunu çok iyi bilip de bilmez gibi davranmaya devam mı edeceğiz? İçeriğini çok iyi bildiğimiz 90’lı yılların MGK toplantı tutanakları, MGK Genel Sekreterliği bünyesinde yürütülen faaliyetler ile ne zaman yüzleşeceğiz?
İşte ben burada yazıyorum: “Derin devlet” türü gizemli kavramların arkasına saklanmaya gerek yok. MGK, yıllarca “derin devlet” rolü oynamış ve siyasiler de ama istekli, ama isteksiz, bu rolün oynanmasına payanda olmuşlardır. Bugün Çözüm Süreci adı altında barışla sonuçlandırmaya çalıştığımız Kürt sorununun bu denli ağırlaşmasının sorumlusu da, sorunu kanlı ve kirli savaş konseptleriyle bastırma planları yapan dönemin MGK’sıdır.
Bunu söylediğimiz zaman bir “sırrı” ifşa etmiş ve “vatan haini” mi olmuş oluyoruz?
Sahi, Meclis’te oluşturulan ve başkanlığını Nimet Baş’ın yaptığı Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu geçen yıl bu zamanlar raporunu tamamlamış ve TBMM Başkanlığı’na sunmuştu. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan darbe, müdahale ve muhtıralarını araştıran komisyonun kendisi de raporunu unutmuş görünüyor. O raporun “öneriler” bölümünde MGK’nın bir vesayet kurumu olduğunun altı çiziliyor ve kaldırılması öneriliyordu.
Ve CHP geçen mayıs ayında MGK’da askerin sadece Genelkurmay Başkanı ile temsil edilecek ve anamuhalefet partisi başkanının da MGK üyesi olabileceği şeklinde, kendisinden beklenmeyen gayet iddialı bir sivilleşme önerisinde bulunmuştu.
“İleri demokrasi” iddiası güzel de, gereğini yapmak için biraz “delikanlı” olmak gerek...
cafersolgun@gmail.com
Twitter: @CaferSolgun
http://www.taraf.com.tr/cafer-solgun/makale-mgk-nin-sir-isleri.htm
Yorum Yap