- 24.04.2014 00:00
Adama sordum, “Yahu devir devran değişiyor ama bu coşkuda maşallah hiçbir şey eksilmiyor”? Kötü kötü baktı bana ve “Ne o, rahatsız mı oldun?” dedi. Rahatsızlık değil de, bir zamanlar bu yapmacık “23 Nisan coşkusu” haberlerini eleştirirken şimdilerde sizin cenahta da bir coşku, bir coşku... Sözü ağzımdan aldı, “Bayramlar asıl anlamını bizim zamanımızda buluyor”.
Atatürkçülük de asıl anlamını sizin zamanınızda buluyor galiba, deyince, bir an duraksadı. “Aziz Atatürk’ü bugüne kadar hep kullandılar, gerçek Atatürkçülük budur.” Durdum devam etmesini bekledim. Devam etmeyince, “E, nedir” diye sordum. “Vatana millete hizmet etmektir” dedi, ama direkt ve çarpıcı bir cevap veremediği için de biraz canı sıkılmıştı galiba.
Sözü en iyi bildiğini düşündüğü konuya getirdi, “23 Nisan aslında bir milli irade bayramıdır. Milli irade deyince akan sular durur. Bak, 30 Mart’ta milli irade nasıl şahlandı ve hepiniz sustunuz”. Niye susayım? Demokrasi ve özgürlüklerden yana duyarlılığımda eksilen bir şey yok, aynı düşünce ve eleştirilerimi bugün de dilim döndüğünce ifade etmeyi sürdürüyorum. “Sustunuz sustunuz” diye ısrar etti. “Milli irade”nin şimdi de Başbakan Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkaracağından kuşkusu olmadığını anlattı.
O ara yanımızdan geçen bir gruba dönüp baktık aynı anda, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atıyorlardı. Bir şey dememe meydan vermeden, “Gazi Mustafa Kemal’i en iyi anlayan biziz” dedi. İlla birilerine asker olmak zorunda mıyız, herkes kendisi gibi olsa, kendi hakkının hukukunun, özgürlüklerinin takipçisi olsa gibi bir şeyler söyleyecek oldum, “Ne özgürlüğü?” diye atıldı, “Neyiniz eksik?”
Ona neyimizin eksik olduğunu anlatacaktım ki, aklıma Başbakan Erdoğan’ın geçen salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşma geldi. Daha doğrusu o grup toplantısını miting meydanına çeviren taraftar topluluğunun attığı slogan; “Hepimiz Tayyip’in askerleriyiz”...
Adam zihnimi mi okuyordu ne, “Bugün Atatürkçü olmak, Tayyip’in askeri olmak demektir” dedi ve ettiği laftan gayet hoşnut, oturduğumuz yerden kalktı. Vedalaşmak için elini uzatırken, “Biz yaradılanı seviyoruz yaradandan ötürü” dedi, gitti.
Oysa daha soracaklarım vardı. Sorularıma doğrudan cevap vermekten ısrarla imtina etse ve ezberlediği klişelerin ötesinde bir şey demese de. Bu yeni “asker” türünü anlamak gereği var çünkü. Müthiş bir kibir, üstten bakma, benmerkezcilik. Dün kadar yakın bir tarihe değin “mağdur” olanların ve başka mağdurlarla biraraya gelmeye gayret edenlerin geçirdiği bu hızlı “dönüşüm” anlaşılamadan yeniden demokratikleşme mecrasına girmemiz mümkün görünmüyor.
***
Bugünkü gazetelerin çoğu, eminim her sene olduğu gibi “23 Nisan coşkusu” manşetleriyle çıkacak, usul ve “gelenek” bozulmayacak. Bu manşetlere eşlik eden diğer haberlerde, yine usul ve “gelenek” gereği birkaç dakikalığına yöneticilerin koltuğuna oturtulan çocuklardan alınmış “demeçler” olacak. Önceden sıkı sıkıya ne deyip ne demeyecekleri tembihlenmiş bu çocuklardan Erdoğan’ın koltuğuna oturtulmuş olanı, Twitter kullanmadığını söylemiş ve Erdoğan’dan sıkı bir alkış almış. İşte sana haber...
Ve bu haberlerin gölgesine itilmiş bir başka haber: İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun katıldığı “23 Nisan coşkusu” etkinliklerinde üç çocuk, “Berkin Elvan ölümsüzdür” pankartı açtı, slogan attı ve yaka paça gözaltına alındı. Muhtemelen “eylem talimatını kimden aldınız” sorgusundan geçecek olan bu çocukların aileleri, umarım Başbakan’ın hışmına uğramaz, miting meydanlarında yuhlatılmazlar.
Unutmuyoruz: 23 Nisan’dan sonra 24 Nisan var. Bu yıl, Ermeni soykırımının 99. yıldönümü. Ermeni halkının acısını paylaşmak, insani görevimiz, vicdani borcumuzdur...
cafersolgun@gmail.com
Twitter: @CaferSolgun
Yorum Yap