- 11.10.2014 00:00
"Ortada bir oyun oynanıyor, oyuna gelmeyelim, ben yapmadım Miki yaptı, biz bu filmi daha evvel görmüştük, bunlar emperyalist tuzaklar, mesele Kobane değil sen hâlâ anlamadın mı?" ... silsileyi daha da uzatabiliriz, açıkçası ezbere dayalı bu cümleleri kurmak, düşünen her insan için bir esef duyma vesilesi, dolayısı ile bu cümleleri kurmaktan itina ile kaçınacağım. Ancak bu cümlelerin işaret ettiği bir şey var: Biz bir yalanı yaşıyoruz. Evet, herkesin ağzına yapışmış olan bu cümlelerin ana teması istemediğimiz ve gerçek olmayan bir süreci yaşadığımız ve hatta yaşatıldığımız, bir nevi kaderimizi kendimizin değil başkalarının çizdiği... Acaba öyle mi, yoksa bunlar kendimize mevcut ahmaklığı ve yanlış yapmış olmayı yakıştıramadığımız için başvurduğumuz bir kıvırma yöntemi mi?
Yaşadığımız süreç bana Velazquez'in "Las Meninas-Nedimeler" [1656-57] tablosunu hatırlatıyor; Velazquez eseri, resmi yapanın, resmi yapılanın, resimde varlığı bir "ayna" ile ortaya konulanın bir arada bulunmasıyla aslında mevcudun hepsinin resmi olan ama aynı zamanda özne, nesne ve yüklemin kim olduğunun bilinmediğini vurgulayan bir eser. Görüntü bu ama biz resmi yaparken değil de resmin içinde var olmasından kaynaklı, bir Velazquez olduğunu biliyoruz, onu sadece resmi yaparken bulunduğu açı içinde değil, resmin bitişinde tercih ettiği açı içerisinde görüyoruz, dolayısı ile resmi yapanın Velazquez olduğu "görmediğimiz" ama "bildiğimiz" bir gerçek.
Orta Doğu'da bugün yaşananlar aslında "görmediğimiz" ama "bildiğimiz" bir gerçek. Ve biz görmediğimiz şeyleri, bildiğimiz zannı üzerinden başlangıçta paylaştığım iki temel güdü ile yorumluyoruz. Çünkü biz kendimize değil bize gösterilene inanıyoruz keza tüm dikkatimizi ona verip ona bakıyoruz. Oysa bakmamız gereken kendimiziz.
IŞİD, Kobane'de terör estiriyor, 170.000'den fazla Kobani'li Kürt, Türkiye'ye sığınmış durumda, aynı Türkiye, kendi içindeki "Çözüm Süreci"ni riske atmamak ve Esed'i gönderme ihtimalini de düşünerek IŞİD'e operasyona evet demiş. Ancak gelin görün ki, çözümün tarafları ve Esed'in Türkiye içindeki dostları, sorumsuzca davranarak süreci riske ediyor, Türkiye'yi bir çıkmaza sürüklüyor, Esed'e can suyu veriyor. Bu arka plan dahilinde gündeme somut örnekler ile bakalım:
Çözümün tarafı olan HDP, sokak anarşisinin doğması için maalesef düğmeye bastı. Ardından şiddetin boyutlarını görünce "şiddete son" mesajları vermeye çalıştı. Bu arada güvenlik güçlerine yönelik suikastlar yapıldı, ortam çok kısa bir sürede gerildi. Ve artık "oyuna gelmeyelim" cümlesi iflas etmiş durumda zira ortada bir oyun yok, bariz bir şekilde "Kandil-İmralı çekişmesi" var, Türkiye'de yaşananların arka planı da budur. Nedimelerimiz, bariz Kandil, KCK... Keza Öcalan, Kobani'nin sürece dahil olmasının bir provokasyona yol açabileceği üzerinde dururken, HDP ise Kobani'yi sürece dahil ediyor. Bir diğer yandan, BDP'nin HDP olmasının meyvesini yiyoruz, zira BDP'nin HDP olması demek, aynı zamanda çözüme, İmralı yanında Kandil'in de kendi bildiğince dahil olması demek, Demirtaş'ın alnından akan terin sebebi de bu içsel gerilimdir.
Olayın zemini Türkiye'de, aklını yitirmiş muhalefet CHP'nin, muhalefet yokluğunda "İmralı-Kandil" çekişmesi sırasında, nasıl pay devşirebilirim hevesiyle bir sağduyu geliştiremediği malum, CHP'deki Esed sempatisi de işin içinde olunca CHP'nin rolü "Kral ve Kraliçe'ye bakan çocuklar" olarak bir nesne, olaydan etkileneceklerinden bîhaberler.
ABD, geçtiğimiz haftalarda adını çok sık duymadığımız bir Arap ülkesinde İran ile bir araya geldi, Esed'i göndermeyeceğini tampon bölgeye sıcak bakmadığından gayet net çıkarabileceğimiz ABD, İran'a yönelik yaptırımlar konusunda geri adım atma, Lübnan'daki seçimin netleşmesi kartı karşılığında Esed'in bir süre daha kalacağını İran eliyle garantiledi. Zaten, İran bugünlerde "Esed'in kalması için elimizden geleni yapacağız." açıklamasına imza attı. Ancak buraya bir şerh düşmek zorundayım, bu gerçekleşmiş olan pazarlık, Türkiye'nin izleyeceği yeni bir siyaset ile rafa kaldırılabilir. Zira Türkiye, Esedli bir çözümü kabul etmiyor, ABD/İran ise Esed'siz bir çözümü... Dolayısı ile resmin belli belirsiz aynaya yansıyan 'Kral ve Kraliçesi' ABD ve İran.
Burada Barzani ile ilgili bir parantez açmak zorundayım: Barzani geçtiğimiz günlerde "Türkiye bölgedeki dostumuzdur" açıklaması yaptı. Ardından, Kürdistan Divanı Başkanı Hüseyin'den "Kobani'ye silah yardımı için koridor açılması konusunda Türkiye'den resmi talepte bulunmadık" açıklaması geldi. Özetle, Barzani resmi dağıtmamakta ve aynı zamanda resme girmemekte ısrarlı.
Gelelim Türkiye'ye, devlet ne pahasına olursa olsun çözüme sahip çıkacağının altını çiziyor, aynı zamanda gün içinde birkaç defa HDP'li vekiller ile görüşülüyor, aynı zamanda bölgedeki çözümde de ısrarlı olan Türkiye, Esed'in gitmesine dayalı bir çözümü tüm taraflara dayatıyor.
Esas meseleye yani Türkiye'nin rolüne gelecek olursak; Türkiye'nin Esed'in gitmesi konusunda bastırması aslında rolünü de belirliyor, Türkiye resmin faili olmak istiyor, olmalı da zira bölgede çıkara dayalı değil insana dayalı bir politika izleyen ülke Türkiye. Ancak Türkiye, Esed'in kalıcılığına ikna edilmeye çalışılıyor, gelecek günler bize Türkiye'nin resmin faili olup olmadığını gösterecek. Ve üzülerek belirtiyorum ki, çetin süreç devam edecek. Mevcudun yüklemini de gelecek günler gösterecek.
Yorum Yap