- 23.10.2014 00:00
Nobel Ödülü, Alfred Nobel'in vasiyet ettiği kendi tarafından kurulan derneğin verdiği, "insanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek" amacını taşıyan prestijli bir ödül. İlk Nobel Ödülleri 1901 tarihinde verilmeye başlanmış. Tırnak içine aldığım kısma dikkat lütfen; "İnsanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek…"
Malala Yusufzay, Pakistan'da 2012 yılında 15 yaşındayken kızların okumasına destek verdiği için Taliban tarafından vuruldu. Daha sonra özel bir uçakla İngiltere'ye götürülen Malala, orada tedavi edildi, daha sonra Obama ile görüştü, 2014 itibari ile de Nobel Barış Ödülü sahibi oldu. Buraya kadar bir sorun yok sanıyorum, mutlu son sayılabilecek bir mizansen.
Ülkesinde ABD'nin dronelerinin küçük çapta katliam yaptığı, Pakistan Başbakanı Raja Pervez Aşraf, Malala'yı hastanede ziyaret ettiğinde, "Bir kişiye yapılmış bir saldırı değil, insanlığa karşı yapılmış bir suç, ulusumuza ve toplumumuzun değerlerine yapılan bir saldırı. Malala, Pakistan'ın gerçek yüzü' diye konuşmuştu. Bir utanmamanın parçası olarak...
Toplam 6 yıllık yönetiminde 7 ülkeyi bombalayan, sivilleri katleden Obama da Nobel Ödülü aldı. İnsanlığa hizmet... Ne hizmeti, Müslüman coğrafyalarda Müslüman çocukları öldürme hizmeti...
Bugün sayısı 7000 civarında olan droneler(İnsansız hava aracı) ilk olarak ABD'nin Afganistan'ı işgali sırasında kullanıldı. Bush dönemi ile başlayıp, Obama döneminde de devam etti. Birleşmiş Milletler'den Ben Emmerson imzalı soruşturma, ABD'nin insansız hava araçlarının yalnızca Pakistan'da 400'den fazla sivil öldürdüğünü söylüyor. Belirteyim, rakamlar 2013'e ait, dahası bu ölümlerin çok net bir kaydı da bulunmadığından mevcut rakamlar gerçek rakamların çok altında. Zira bir başka rapor, ABD'nin Pakistan'da 3000'e yakın sivili katlettiğini söylüyor. Elbette ABD dronelerinin sivil katliamları Pakistan ile sınırlı değil, Afganistan, Yemen ve Irak'ta da defalarca sivilleri katlettiler. The Bureau of Investigative Journalism'in raporuna göre ABD'nin 2004 yılından bu yana düzenlediği drone saldırılarında 160 çocuk hayatını kaybetti, aynı rapor sadece bir yıl içinde Pakistan, Yemen ve Afganistan'da 178 çocuğun daha hayatını kaybettiğini söylüyor. Bu çocukların hangisinin adını biliyoruz? Hangisinin yaşını? Ama Taliban öldürdüğü için Malala'yı tüm dünya biliyor öyle değil mi?
Demek mühim olan katliam değil, kimin katlettiği... Öyle ya, Taliban'ın öldürmeye çalıştığı Malala, Nobel Ödülü alıp, dünyaya tanıtılırken, Obama'nın hava araçlarının katlettiği çocukları kimse tanımıyor ve dertlerine düşmüyorsa durum budur. Aynı Suriye'de olanlar gibi... Esed, kimyasal silah kullandığında izlemek ancak aynı Suriye'de öldüren IŞİD olunca dünyayı ayağa kaldırmak bu ikiyüzlülüğün bir göstergesi. Bu icraatın faillerinin cibilliyetini biliyoruz da ya bu gayr-ı adil tutumu izleyenler?
Ezber ve bütüncül bir Batı, ABD karşıtlığına karşı olmakla birlikte ABD karşıtlığının, bir çeşit entelektüeller arası ahlaksızlık örneği olarak yerilmesinden, Müslümanlığa dair bir kompleks yaşanmasından yana mustaribim/muzdaribim… Entelektüel, gazeteci, yazar, programcı… topluma ulaşabilen her kişinin aslında insani bir açmaz olan bu tutuma dikkat kesilmesi gereğine inanıyorum ancak bunu yalnızca ve sadece STK anlayışlarında görebiliyoruz. Nedir kitleye konuşanın/yazanın görevi? İnsana dair olan her şey değil midir? Peki, neden bu suskunluk? Çünkü kitleye konuşuyor/yazıyor olmak en inançlı insanda bile küçük bir 'tanrı sendromu' yaratır, bu 'tanrı sendromu' sahibi olan akıl, ağlayan, ölen, kanayan ve mütemadiyen kaybeden (?) tarafın ağzı olmak istemez, çünkü tanrıdır, yeri tanrıların yanıdır! Bu dünyanın kaderini çizenlerin yanıdır, kimin yaşayıp öleceğine karar verenlerin yanıdır, Olimpos Dağı'nın tepesidir çünkü oradan beslenir! Çünkü çoğu Malala'dır, çünkü ancak Malala olarak tanrılığını devam ettirebilir, hiçbirisi insansız bir aracın –ki bu bir algı dilidir zira o aracın kontrolü de 'insan' elinden sağlanmaktadır ve insansız değildir- parçaladığı bir çocuğun bedeni, acısı ve annesi/babası olamaz, çünkü tanrıcıklığının nirvalarından biri de Nobel'dir, çünkü tanrılar kurban isterler, o kurbanlar gün gelir Esed'in vurduğu çocuk olur, gün gelir Sisi'nin vur emrini verdiği Esma olur, gün gelir Boko Haram'ın kaçırdığı kızlar olur… Bir gün Nobel alırım rüyası görür tanrıcık, o rüyanın yolu 'insanlığa hizmet eden' diye başlayan 'göstermelik' anlayışa biat etmekten geçer, bu yüzden sindiği koltuğundan haysiyetsizce izler, Allah cümlemizi bu zilletten esirgesin, âmin.
Yorum Yap