Son Dakika
- 10:53 10 gündür böyle...
- 08:37 Sağanak ve fırtına geliyor
- 07:19 Zincirleme kaza: 1 ölü, 5 yaralı
- 07:11 Uyuşturucu ve silahla yakalanan 4 kişi tutuklandı
- 07:00 Erdoğan ve Bahçeli görüştü: Cumhur İttifakı yerel seçimde birlikte
- 06:54 Pazaryerinde alevler geceyi aydınlattı..
- 19:01 5 bin TL önergesi kanun teklifine eklendi
- 17:48 Eski MHP'li, CHP'den aday adayı
- 17:27 Açlık ve yoksulluğa karşı yaşam savaşı veriyoruz
- 12:58 Aktaş’da ikinci etap tamamlanmak üzere
İbrahim Korkmaz
Değerli okurlarımız, Düzce Üniversitesi, son 4-5 aydır akademik çalışmalarından daha çok rektörlük seçimlerinden bu yana devam eden üniversite içi tartışmalarıyla, açığa alınan öğretim üyeleriyle ve soruşturmaya tabi tutulan hocaları ile gündeme geliyor. Bu durum, kanaatimizce Düzce Üniversitesi’nin akademik çevrelerde yükselen itibarını zedeliyor. Düzce Yerel Haber Gazetesi olarak, Üniversite içi bu tartışmaları yakından izliyor ve okurlarımızı bilgilendirmeye çalışıyoruz.

Son olarak, Düzce Yerel Haber Gazetesi’nin 28.sayısında, Düzce Üniversitesi Rektör yardımcısı Prof.Doc. Safinaz Ataoğlu ve Düzce Üniversitesi Rektörü Funda Sivrikaya’nın danışmanı Doç Doc. Recep Özmerdivenli ile bir röportaj yaptık.Bu sayımızda da Düzce Üniversitesine tam 26 yılını vermiş,AK Parti Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz ile Yaptığımız uzun söyleşiyi yayınlıyoruz.Hepinize iyi okumalar…
Soru:
Sayın İbrahim Korkmaz, Düzce Üniversitesi rektörlük seçimlerinden bu yana bir türlü sular durulmadı. Her kafadan bir ses çıkıyor. Düzce Üniversitesine uzun yıllar hizmet verdiniz. Bu durum sizi üzmüyor mu?
Düzce Üniversitesi ile ilgili her tartışmada adınız geçiyor. Bünyamin Dikici ve Memursen’in arkasında durduğunuz, Düzce Üniversitesi’nin önünü tıkadığınız söyleniyor. Gerçekten de neler oluyor Düzce üniversitesinde? Siz;Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz olarak, bu tartışmaların neresindesiniz ?
CEVAP
Bir birine bağlı birçok soruyu sordun. Mümkün olduğunca hepsine cevap vermeye çalışacağım. Bugüne kadar prensip olarak Düzce Üniversitesi ile ilgili konularda topluluklar içinde, basın içinde hiç konuşmamaya çalıştım. Buna özen göstermeye çalıştım. Üniversite ile ilgili bugüne kadar hiçbir olumsuz beyanım da olmadı. Gazeteci arkadaşlar üniversite ile ilgili çok sorular sordular ama hep geçiştirdim soruları. Madem birçok soru sordunuz, bu kadar çok detaya girdiniz ben de birkaç şey söyleyeyim.
Düzce Üniversitesi Rektörlük seçimleri sürecinde benim halen öğretim üyeliğim devam ediyordu. Ne zaman AK Parti Milletvekilliği aday adaylığı müracaatı yaptım,adaylık başvurumdan sonra özel bir kanunla da sınırları belirlenen yönetmenlikle üniversite görevimden tüm haklarım baki kalmak koşulu ile geçici süre izinli sayılarak siyasi yarışa katıldım. Siyaset bu, aday olmaya bilirdim… Aday oldum, seçilemeyebilirdim… Yani, döneceğim yer üniversiteydi. Bu açıdan baktığımızda benim üniversiteye ilgisiz kalmam mümkün değil.
Şimdi AK Parti milletvekiliyim. Bundan sonra siyasi açıdan da üniversiteye ilgisiz kalmam mümkün değil. Tam 26 yıl bu üniversitede öğretim üyeliği görevi yaptım. Bu üniversitenin en eski öğretim üyelerinden biriyim. Bu açıdan da baktığınızda üniversiteye kayıtsız kalmam mümkün değil. Bunlar aklıbaşında herkesin kabul edebileceği pozitif argümanlar.
Rektörlük seçimlerine geri dönersek…
Öğretim üyeliğim devam ederken -ki o zaman daha vekil değildim ve bir tarafı tutmak zorundaydım. Bu bağlamda beni çok kişi ziyaret etti. Buna adaylardan Bünyamin ve Funda Hanım da dâhildir. Ama beni bu adaylık yarışında usulüne uygun yemeğine davet eden tek kişi Bünyamin beydir. Kendisi bizzat beni defalarca arayarak ‘ hocam, sizi yemeğimizde aramızda görmek istiyoruz diyen kendisidir. Ben de bu davete icap etmişimdir. Bünyamin beyin haricinde beni direk yemeğine davet eden olmamıştır. Sadece Rektör Hanım, kendi yemeğine beni özel kalemi aracılığı ile davet etmiştir. Bunun altını basa basa bir kez daha çiziyorum. Rektör hanım kendisi beni yemeğine davet etmemiş, özel kalemine beni aratarak davet etmiştir. Bu nedenden ötürü de Rektör hanımın davetine icap etmemişimdir. Beni bir rektör olarak değil, yarışta aday olan bir öğretim görevlisi olarak davet ediyorsunuz. Çünkü siz bir öğretim üyesi olarak, diğer adaylarla birlikte eşit şartlarda rektörlük yarışına katılacaksınız. Davetinizi yaparken de buna göre yapacaksınız. Bir milletvekili adayını davet ederken de usulüne uygun davranacaksınız. Araya postacılar koyarak değil, bizatihi kendiniz davet edeceksiniz. Nezaket bunu gerektirir. Bu neden dolayı, rektör Hanımın yemeğine katılmadım. Bu tür şeyleri konuşmak istemiyorum ama, sorduğunuz için bunları söylemek zorunda kalıyorum. Çünkü Düzce kamuoyunda ve akademik çevrelerde bu konu dönem dönem gündeme geliyor.
Bünyamin beyin yemeğinde de ben kendisine hiçbir zaman desteğim olduğunu söylemedim.O yemeğin kamera kayıtları vardır,Merak eden alır dinler.Sadece oradaki arkadaşlara bir konuşma yaptım. Bu konuşmanın da kayıtları elimizde var. Yemekte hazır bulunan öğretim üyesi arkadaşlarıma bundan sonra siyasi bir yola girdiğimi, Üniversite ile gönül bağımın dışında fiili olarak bir işimin kalmadığını, Ankara’ya gitmek istediğimi ve bir milletvekili olarak onların hizmetinde olacağımı ,üniversitenin önünün açılması için her türlü yardımı yapacağımı,üniversitenin gelişimi,sorunlarının çözümü için elimden gelen her şeyi yapacağımı o yemekte yüzlerine söyledim.Yemekte, 150-200 civarında öğretim üyesi vardı.O yemeğe katılan bütün öğretim üyeleri Bünyamin beye de oy vermediler. O yemekte söylediklerimi bugün de söylüyorum. Hatta hatta o yemeğe diğer milletvekili arkadaşlarım da gelmek istediler. Ben hayır siz katılmayın dedim. Ben bu yemeğe siyasi kimliliğme değil, öğretim üyeliği sıfatımla katılıyorum.Sizler bu yemeğe katılırsanız bazıları buna farklı anlamlar yükleyebilir buna gerek yok dedim.İl başkanı ve diğer vekil arkadaşlarımın gelmesine ben engel oldum.
Gelelim Bünyamin beyi destekleme meselesine:
Bundan daha doğal ne olabilir… Bünyamin beyi iyi tanıyorum. Düzce’ye geldiğinden beri arkadaşız. Genç, dinamik ve işinde çok başarılı bir profesör arkadaşımız. Göreve başladığında 2-3 Trilyon borç batağında olan bir hastaneyi bıraktığında, kasasında 15-16 trilyonlara bugünün rakamlarıyla milyon kara geçirmiş bir insan. Başarılı bir yönetici. Başarısından ötürü rektör hanım Bünyamin beyi takdir ettiği için, geçen Kasım ayında kendisini zorla tekrar Hastane başhekimlik görevine atadı.
Bünyamin bey çok çalışkan, ilkeli ve hassas bir insandır, gururlu bir insandır. Onurlu bir insandır. Bu özelliklerinden ötürü onu bir anlamıyla zorla başhekimlik görevine getirdi Rektör Hanım. Bünyamin bey için hiçbir kimse onun şu kötülüğü var diyemez. Bünyamin bey dürüst bir insandır. Bu memleketin değerlerine, bu ülkenin insanlarına maneviyatıyla sıkı sıkıya bağlı bir insandır. Bütün bu özelliklerinden ötürü ben, Bünyamin beyin hep destekçisi oldum. Bu, Bünyamin beyle sosyal yaşantımızın aynı olduğunu, meselelere bakış tarzımızın tamamen aynı olduğunu göstermez. Aksine, bazı meselelere yaklaşımda farklılıklarımız da var. Ama Bünyamin Beyle genel standartlarımız çakıştığı için bu rektörlük seçimlerinde Bünyamin beyi destekledim. Bir önceki rektörlük seçimlerinde de Funda hanımı desteklemiştim. Hatta Funda hanımın organizasyonunu da ben yapmıştım. Bunu da herkes bilir.
Ama bu son rektörlük seçimlerinde Rektör hanıma kendisini desteklemeyeceğimi söylemiştim. Rektör Hanımla beraber uzun yıllar görev yaptık. Bir dönem müdürümüz, bir dönem sonra da rektörümüz olarak çalıştı. Kendisi ile bu dönemlerde hiçbir kavgam ve husumetim olmamıştır. Benden yana kendisine herhangi bir sıkıntı çıkmamıştır. Hep uyumlu çalışmışızdır. Belki de bu uyumlu çalışma benden kaynaklanıyordu.
Bu bir demokratik yarıştır. Bu yarışta öğretim üyeleri farklı farklı adayları desteklemişleridir. Rektörlük seçimleri ile genel seçimler çakıştığı için doğal olarak ben kendi adaylığımla ilgili olarak propoganda çalışmalarına katıldığım için rektörlük seçimleri ile ilgilenemedim. Ama herkes şunu biliyordu, İbrahim korkmaz, Bünyamin Dikici’yi destekliyor. Rektörlük seçimlerinde oy kullanma şansım olmamasına rağmen bana sorulduğunda Bünyamin Dikici’yi desteklediğimi söyledim. Bugün geriye baktığımda tutumumun hala doğru olduğunu görüyorum. Benim desteğim hem manevi bir destekti.
Rektör hanıma karşı düşmanca davrandığım dedikodusu yapılıyor.
Böyle bir şey söz konusu değil. Rektör hanım seçimlerde umduğunu anladığım kadarıyla bulamamıştır. Rektörlük seçiminde Bünyamin beyin aldığı oyun çok gerisinde bir oy almıştır. Bu da demokratik bir şey. Buna saygılı olmalıyız. Ben Rektör hanımın yerinde olsam şu soruyu kendime sorarım? Üniversite de neden 100 kişiden yirmisi bana oy verdi diye bunu sorgularım. Bu sonuca bağlı olarak üniversitede mümkün olduğunca temsil kabiliyetini yüksek tutmaya çalışırım. Bu demokratik yarışta rakibim olan arkadaşlarımla bir araya gelir, birlik mesajı veririm.
Bugün Cumhurbaşkanımızın iradesini tartışacak değilim.
Çünkü yetkisi vardır. İstediğini yapma hakkına sahiptir. Biz, Cumhurbaşkanımızın bu iradeyi kullanma hakkına saygı duyarız. Ama yaptığını doğru bulmama hakkımız da var. Bunlar ikisi farklı şeylerdir. Cumhurbaşkanımız, sayın rektörü Düzce Üniversitesine atamıştır. Bu atamaya saygı duyuyoruz. Ve bu anlamda rektörü tanımıyorum diyebilir miyim? Kanunlarımız çerçevesinde bir demokratik yarış yapılmıştır. Yine kanunların verdiği yetki ile Sayın Cumhurbaşkanımız rektör hanımı atamış ve bizim açımızdan olay bitmiştir. Ama yine söylüyorum, bu durumu sevmek zorunda değilim. İçime sindirmek zorunda da değilim. Buradan baktığımızda bu karardan hoşlanmadım. Bunu da açıkça beyan ediyorum. Cumhurbaşkanımızın atma hakkı olduğu gibi benim de bu atamayı beğenmeme hakkım var. Bu şuna benzer… Yasalarımızda onlarca beğenmediğimiz kanunlarımız var. Bu kanunları beğenmiyoruz ama onun sonuçlarına uyuyoruz. Ama o kanunları da beğenmediğimizi söylüyor ve değiştirmek için de çabalıyoruz. Ben bizim durumumuzu biraz da buna benzetiyorum. İçimize sindirelim ya da sindirmeyelim Funda Hanım Cumhurbaşkanımız tarafından Düzce Üniversitesi Rektörlüğüne atanmıştır ve o üniversitenin rektörüdür.
Şimdi buradan hareketle son günlerde üzerime en fazla gelinen nokta bu, herkes bir yerlerde bunu konuşuyor. Neymiş efendim İbrahim Korkmaz Üniversitenin önün tıkıyor. Bir kere böylesi bir iddianın ahlaki bir yanı yok. Yıllarca emek verdiğim, bana çok şey katan bir üniversitenin önünü sırf üniversitenin rektörüne karşı olduğum için ki, rektör hanımla ilgili görüşlerimi az önce söyledim…Benim gibi birisinin yapacağı bir şey değildir. Bunu ahlaki de bulmam. Ama insanlar bazen öyle bir noktaya geliyorlar ki diyalogsuzluktan, gökten başınıza bir yağmur damlası düşse bunu n sorumlusu olarak İbrahim Korkmaz’ı görmeye başlarsınız. Bu insanda klinik bir durum çıkarır ki bu da öyle düşünenler için hoş olmasa gerek.
Bu iddia sahiplerine soruyorum?
Ben üniversitenin önünü tıkamak için ne yapmışım?
Burada şunu hemen söylemeliyim ki rektör hanımdan böyle bir iddia duymadım. Ancak, kulağıma öylesi ahlak dışı dedikodular geliyor ki şaşırıyorum. Bakın ben bu üniversiteye 26 yılımı verdim. Üniversite içinde çok sağlam dostluklarım, ilişkilerim var… O iğrenç iddia sahipleri sanmasınlar ki İbrahim Korkmaz ‘ın bunlardan haberi yok. Var, o üniversitede olan biten her şeyden haberim var. O üniversitenin kalp atışlarından saniye saniye haberim var. Bunları daha fazla konuşmak istemiyorum. Aslında,bugüne kadar kamuoyu önünde üniversitenin saygınlığının yitirilmemesi için çok fazla bir şey söylemedim. Kurumun yıpranmasını istemedim. Bunları uluorta konuşmaktan ben de yaralanırım, ben de üzülürüm… Siz şimdi kalkar uluorta her yerde beni yıpratmaya ki rektör hanıma en yakın isimler basın üzerinden beni yıpratmaya kalkarsanız olmaz…
Rektör adına konuşan kimileri, ki bunlar benim asla muhatabım değiller. Bana basın üzerinden hakaret ediyorlar. Bunların hepsini dosyalıyorum.
Ne yapmışım da Üniversitenin önünü tıkamışım?Bir örnek gösretsinler…
Efendim diyalog kurmuyor muşum… Kiminle, niçin! Ben bir vekil olarak üniversiteyle nasıl bir diyalog kurabilirim? Ben milleti temsil ediyorum. Sırtıma taş yükleyin, İbrahim Korkmaz olarak taşıyayım. Ama
Milletvekili sıfatımla benimle konuşursanız artık ben milletin vekili olarak sizinle konuşuyorumdur ki o milleti hiç kimsenin ayağının altına çekme hakkına sahip değilim ben. Ozaman sizinle o formatta
Ben rektör hanımın emir eri değilim.
konuşurum. Benimle konuşurken, İbrahim Korkmaz sıfatım farklıdır. Milletvekili İbrahim Korkmaz sıfatım farklıdır. Sizin rektörlük olarak İbrahim Korkmaz’dan isteyecek bir durumunuz yok. Kimden isteyeceksiniz, Milletvekili İbrahim Korkmaz’dan isteyeceksiniz. Ozaman Milletvekili İbrahim Korkmaz’dan bir şeyi basın yolu ile değil, bunu üçüncü şahısları aracı yaparak hiç değil, basına demeç vererek değil… Kurumsal ilişkiler böyle yürümez. Ne yaparsınız, eğer Düzce Üniversitesi ile ilgili bir talebiniz varsa, talebiniz de olacaktır, olması da gerekir… Gelirsiniz dersin sayın vekilim,sayın vekillerim bizim üniversite olarak şöyle şöyle sorunlarımız var.Bu sıkıntıların çözümü için sizin siyasi desteğinize ihtiyacımız var.Bize bu desteği sağlamanızı talep ediyoruz.Sorunlarımızı size iletmek için de bize bir zaman verin. İster üniversitemize gelin, ister başka bir ortamda bir araya gelelim. Bizi dinleyin, sizlere bir sunum yapalım. Biz, böyle bir daveti geri çevirebilir miyiz? Biz, böyle bir davete duyarsız kalabilir miyiz? Hemen bir araya geliriz, aynı organmış gibi birlikte kafa yorarız ve birlikte çözüm üretmeye çalışırız. Şimdi, bugüne kadar bize böyle bir davet gelmiş mi? Kocaman bir Hayır!
Düzce Üniversitesi bir kurum olarak o, kurumun yöneticisi oldukları sıfatları ile gelip biz siyasilerden bir talepte bulunmuşlar mı? Biz mi gidip soracağız ‘sayın rektör, her emrinize amadeyiz’ diye… Kusura bakmayın, ben rektör hanımın emir eri değilim.
Biz Düzce’deki bütün kurumlarla düzeyli bir biçimde çalışırken, sayın valimizle uyumlu bir çabanın içinde olurken, belediye başkanlarımızla, İl Genel Meclisimizle, muhtarlarımızla uyumlu bir çabanın içinde olurken üniversite ile neden çalışmayalım. Bizden bir şey istedinizde biz olmaz mı dedik.
Soru:
Sayın İbrahim Korkmaz, bugünkü tartışmaların arka planın da sizin olduğunu söyleniyor. Bünyamin Dikici ve Memursen sizden cesaret alarak gerginliği körükleyen taraf olarak kamuoyuna anlatılıyor. Peki, buna ne diyeceksiniz?
Cevap:
Memursen , benim için çok önemli bir sivil toplum kuruluşu.Milletvekili olduğum güne kadar da üyesi olduğum bir sendika.. Vekilliğim sona erdiğinde tekrar üye olacağım bir sendikadır. Bu ülkenin en güçlü sivil toplum kuruluşlarından biridir. Memursen’in üzerinde diğer arkadaşlarımın olduğu gibi benim de emeğim vardır.Vekil oldum diye kimse benden Memursen ile ilişkimi bitirmemi beklemesin.Memursen, benim gönül bağımın olduğu bir teşkilattır.Memursen Türkiye’nin vesayet rejiminden kurtulması için verdiği çok büyük görevler ifa etmiştir.Memursen bu halkın değerlerine sıkı sıkıya bağlı bir sendikadır.Memursen benim için altını kalın harflerle çizerek söylüyorum…en az AK Parti kadar önemli bir kuruluştur.Bu nedenle Memursen ile olan ilişkilerimi hiç kimse sorgulamasın ve yadırgamasın. Dün üyesi olduğum için ilişkilerim faklıydı…Bugün Milletvekiliyim ve ilişkilerim, o sorumluluk çerçevesinde yeniden şekillenecek….
Memursen’in güçlenmesini istiyorum
.Üniversitede güçlenmesini istiyorum.Diğer kurumlarda güçlenmesini istiyorum.Memursen’e bağlı bütün kuruluşların güçlenmesini istiyorum.Bu diyalogdan yola çıkarak birleri benim Memursen’i yönettiğimi söylüyorsa saçmalıyor demektir. Neymiş efendim,’ Orhan Kılıç ,İbrahim Korkmaz’ın emrinde çalışıyor ‘ diyorlar.Bu ne saçmalık Allah aşkına… Orhan Kılıç’ta hiç birilerinin emri ile,talimatı ile sendikacılık yapacak bir kişilik var mı? Beni sevmesi,sayması başka bir şey,benim emir erim gibi çalışması başka bir şey…
Orhan Kılıç,Düzce Memursen İl Temsilcisi,tabiî ki oturacağız,konuşacağız,tartışacağız. Bundan daha doğal ne olabilir ki…Ben de ona kendi düşüncelerimi anlatırım.Doğru yaptıkları her şey de memursen’e destek olurum.hata yapmamalarını isterim.yaptıkları işlerde kurumlara zarar vermemelerini isterim.Üyelerinin hakkını savunmalarını isterim.Bunları söylerken,diğer sendikaların faaliyetlerinin engellenmesine yönelik bir şey mi yapıyorum.baskı mı yapıyorum.Var mı böyle bir şey..Bu ülke demokratik bir ülke diğer sendikaların yaşamasını isterim.Faaliyetlerinin engellenmemesini isterim.Onların faaliyetlerini engellemek için her hangi bir kanunsuz işin içinde asla olmam.
IHH’nın benim gönlümdeki yeri bir başkadır mesala.İHH’nın içinde benimle ölümüne hareket eden,gözünü budaktan esirgemeyen,mazlumların yanında durma konusunda her türlü riski göze alan arkadaşlarım var.İnsanlar ben vekil oldum diye yaşamım içinden soyutlanacağımı düşünüyorlar.Böyle bir şey mümkün de değil,doğru da değil.
Benim taraf olduğumu söylüyorlar. Evet, ben bir tarafım. Neyin Tarafı? Ben hakkın tarafıyım. Adaletin tarafıyım. Ben insanlar arasında eşitlik gözetmem. Ben insanların arasında adaleti gözetirim.
Ben memursen’in üniversite politikasına şu gözle bakıyorum? Mazlumun yanında olun zalimin ise karşısında olun.
Soru
Sayın İbrahim Korkmaz, burada Mazlum kim Zalim Kim oluyor?
Cevap
Ben üniversiteden örnek vermek istemiyorum. Veriler ortaya konulur, Düzce kamuoyu mazlumun kim zalimin kim olduğuna karar verir.
Soru:
Sayın İbrahim Korkmaz,Benim şahsi kanaatim şudur:Üniversite 4-5 aydır bu tartışmalarla boğulup duruyor.Üniversite esas kendi sorunlarına dönemiyor.Düzce Üniversitesi yeni bir üniversite,sürekli yatırımlar yapan,atılımlar yapan bir üniversite.Bu tartışmalar üniversitenin enerjisini tüketir.Bir de üniversite bulunduğu kentin sosyal yaşamını,kültür yaşamını olumlu yönde değişime uğratmalıdır. Ama ne yazık ki ben Düzce Üniversitesi’nin bu yanının çok eksik olduğunu görüyorum. Memleket meselelerine bu kadar uzak olmak hayra alamet bir şey değil diye düşünüyorum. Siz neler söylersiniz
Cevap:
Doğru söze ne demeli.Bunların hepsi doğru.Düzce Üniversitesi asli görevine geri dönmeli.Üniversitede barış ve huzur ortamı bir an önce sağlanmalı.Bu ortamı sağlayacak olan da mevcut üniversite yönetimidir.Düzce üniversitesi yönetimi çok açık söylüyorum,aklını başına almalı.Akllı davranmalı.Çünkü rüzgar eken fırtına biçer.Siz insanların üzerine Bünyamin beye oy verdiler diye insanlara adaletsiz bir biçimde baskı yaparsanız bu doğru olmaz. Mesele Bünyamin bey meselesi de değil. Adalet meselesi…
Bunları konuşurken rahatsız oluyorum… Düzce Üniversitesi’nden dışarıya verilen görüntü şu:
Birileri seçimi kaybetti.Çok düşük oy aldı.Şimdi bunun hıncını çıkarıyorlar.böyle bir görüntü doğru ve hoş bir görüntü değil.Dolayısı ile Düzce Üniversitesi yönetiminin insanları saf yerine koymadan hareket etmesi lazım.
Bizim gibi siyasilerden ne istediklerini bilsinler hiç problem değil. Herkes bulunduğu mevkiiyi bilerek hareket edecek. Kimden ne isteyeceğini dilerek hareket edecek. Kimse kimsenin emir eri değil…
Üniversite yönetimi barış ve huzur istiyorsa bir saat içinde Düzce Üniversitesi'ndeki bütün gerginlikler son bulur. Çağırırsınız basın mensuplarını onların önünde bu huzur ortamını sağlarsınız.
Üniversite yönetimi şunu iyi bilmeli, geçmişte yaptığı gibi bazı vekiller baypas edilerek oluşturulan o iğrenç politika zamanları artık geride kaldı. Yine eski politikalara dönüşün kokularını alıyoruz. Bu hoş bir politika değil. Doğru bir politika değil.Biz AK Partili vekiller olarak Düzce Üniversitesini çok ileriye taşımak istiyoruz.bununla ilgili çalışmamız da var.Zaten yakınlarda Düzce Üniversitesi’nden bugüne kadar yaptıkları ile ilgili bir brifing çalışmamız olacak.Düzce Üniversitesi’nin yeri nedir?Diğer üniversiteler ne durumda? Biz ne durumdayız? Bununla ilgili bir çalışma yapıyoruz. Amacımız Düzce Üniversitesi’nin önün açmak.Ama yine söylüyorum,bütün bunların huzur içinde olması için Üniversite yönetiminin adım atması gerekir.Fırtına biçmek hiç iyi bir şey değildir.onun için de rüzgar ekmeye hiç gerek yok…