- 1.09.2013 00:00
Başıma bir şey gelmeyecekse ODTÜ’den geçecek yol projesi ile ilgili bir iki kelamda bulunup, ileriki süreçte harlanacak muhabbetten uzak durmayı hedefliyorum. (Polis şiddeti, insan hakları ihlalleri olmaya başladığı noktada safım her zamanki gibi olacak. Şimdilik içeriden ve dostun acı sözü olarak okunsa yeter bana)
İki hafta önce diplomamı almak için ODTÜ’deydim ve yolun geçirileceği güzergâhı yerinde görme imkânı buldum. Öncelikle şunu netleştirelim; mevcut proje, ODTÜ Yönetimi tarafından Belediye’nin sunduğu onlarca proje arasından seçilerek kabul görmüş.
Ve kişisel gözlemime dayanarak söylüyorum; o yolun ODTÜ arazisinden bir şekilde geçmesi trafiğin rahatlaması için elzem. Bugüne kadar ODTÜ’lü veya değil, Eskişehir yolunu kullanan hangi araç sahibiyle konuştuysam aslında bu projeye ihtiyaç olduğunu söylediler. Tabi ki ODTÜ’nün en az zararla veya etkiyle atlatması şartıyla. En büyük korku ise Melih Gökçek’in ODTÜ üzerindeki emelleri. (Bu konuda muhaliflere gerekli güvenin verilmesi her şeyi yoluna koyar ama Türkiye’de işler böyle yürümüyor maalesef. Gökçek ağzıyla kuş tutsa muhalefeti ikna edemez ve muhalefet dünyanın en güzel, en haklı talebinde dahi bulunsa Gökçek’e dinletemez.)
Meseleye günahım kadar sevmediğim Melih Gökçek nefretinden kendimi sıyırıp baktığımda şunu görüyorum: Eğer kamu yararı o yolun oradan geçmesini gerektiriyorsa, bu proje uygulanmalıdır. Ankara’da 1,5 milyonun üzerinde motorlu araç var ve her gün yüzlerce yeni araç trafiğe çıkıyor. Ayrıca yolun ODTÜ yerleşkesine fiziki bir etkisi olmayacak çünkü güzergâh ODTÜ içinden geçen mevcut yolun solunda (A-1’den girerken) ve yapılardan vs oldukça uzakta.
Gezi ile beraber oluşan çevre duyarlılığı takdire şayan olsa da, istendiği takdirde ağaçlara verilen zararın çok rahat telafi edilebileceği aşikâr. (Eğer bu sefer mesele sadece ağaç ise.) Muhalefetin “istemezük”ten ziyade buna odaklanması ve alternatifler üretmesi gerekir ki muhalefet “anlamlı” olsun ve polis şiddeti-gaz bombası-taş-sopa-çatışma sarmalından çıkıp medeni bir çözüm bulunsun.
Sorular;
1- Meseleyi kamu yararı, ihtiyaç olup olmaması kısmını tartışmaya dahi açmayarak sadece ağaç fetişizmi ekseninde yürütmek Gezi’yi suiistimal etmek değil midir?
2- Yapılan ve yapılacak her projeye gerçekçi alternatif projeler üretmek yerine sırf ağaç kesilecek diye karşı çıkmak halkın gözünde bir sure sonra sizi ve protestolarınızı değersiz kılmaz mı?
3- AK Parti veya Melih Gökçek bir şey yapıyorsa bu ontolojik olarak kötü müdür ve her şartta karşı mı çıkılmalıdır?
4- Benim de çok güzel yıllar geçirdiğim ODTÜ’yü dokunulmaz kılan (daha doğrusu sadece birilerince dokunulur kılan) nedir? Yönetim ihtiyaç gördüğü takdirde ODTÜ’ye yeni bina veya yurt yapamayacak mı?
5- Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ndeki 10.000 ağaç, ODTÜ’deki 1 ağaca eşit midir? ODTÜ’ye olan bu hassasiyetin sebebi seçkincilik-elitizm değil midir?
6- Ağacın sadece muhalefet aracı olduğunda değerli olması, ağaca-doğaya hakaret değil midir? Bu tavır ikiyüzlülük değil midir? Konya’da öğretmenlikten emekli olduktan sonra hayatinin geri kalanını cebinden ödediği paralarla ağaç dikmeye adayan adamı ziyaret eden, onunla birlikte ağaç dikip, kampanyasını yurt çapına olmasa da il çapına yaymakla uğrasan herhangi bir sol-muhalif-çevreci grup-şahıs-kurum oldu mu?
Sorular ve muhabbet uzatılabilir. Fakat son sözümü söylemem gerekirse; bir kısmı ODTÜ’den geçecek olan yol projesi üzerinden oluşan muhalefeti sığ, popülist ve bu haliyle gereksiz, samimiyetsiz buluyorum.
Yorum Yap