Malum bir aile reisi aileyle ilgili her şeyden sorumludur.

Ekonomik durumundan,

Ahlaki durumundan,         

Sosyal durumunda,

İnancından...hatta can ve mal emniyeti de dahil.

Evet Aile Reisi olmak öyle kolay değildir. Millet size bir yetki vermişse yarın Hak divanında hesaba çekileceksiniz.

Ülkemizde iyi şeyler de kötü şeyler de oluyor, ancak bir kötülük var ki tabir yerindeyse bütün kötülüklerin anasıdır. Bu kötülüğün adı İstanbul sözleşmesidir. Niye bu kadar büyütüyorsunuz derseniz ben bu anlattığım az bile derim, çünkü aileyi dağıtıyor.

3.Maddede kadını tarif ederken 18 yaş altındaki kız çocukları kadın grubuna sokuyor, serbest yaşama hakları kızlara getirmesine rağmen evlenmelerini yasaklıyor. Yani nikahla bir araya gelmek yasak, ama gayri meşru birliktelik serbest, kimse bu konuda kıza bir uyarıda bulunamaz, nasihat edemez. Yani gece vakti kızınız bir yabancı erkekle kapıya gelse “bu kimdir” diye soramazsınız/sorgulayamazsınız?

Eve geldiniz, yabancı bir erkek evinizde “hanım bu kim?” deyip hesap soramazsınız.

Bu sözleşmenin 12. Maddesinin 5.bendi kadın hakkında örf, adet, kültür, sözde namus ve dinden gelen hiçbir değeri kabul etmeyerek insanlık tarihine ve İslam’a meydan okuyor,

Toplumsal Cinsiyet Eğilimi gibi bir bela ile kadın erkek rolünü değiştirmeye çalışıp yaratılış fıtratına meydan okuyor,

Cinsel eğilim hakkı diye bir bela yüzünden eşcinsellerle hak arayarak insanın midesini bulandırıyor.

Kadının beyanı esastır, ifadesini yasaya koyduran bu sözleşmedir.

Aralarında açılan davada müddei iddiasından vazgeçse de dava kapanmaz kamu adası olarak devam eder.

14.madde gereği karı koca arasına uzlaşma müessesi giremez deniliyor.

Bu kadar tuhaf bir sözleşme olduğu içindir ki birçok lider ve dünya ülkeleri bunu reddetti.

Vitrinlik iki gerekçe ileri sürüyorlar, efendim kadın erkek eşitliği ve kadına yönelik şiddeti önleme içeriklidir. Ama kimse demiyor ki yahu bu sözleşmede defalarca tekrar edilen şu “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” ve “Cinsel Eğilim” neyin nesi?

Türkiye Aile meclisi olarak üç yıldır avazımız yettiği kadar bağırıyorduk bu sözleşme aileyi yıkar diye.Yüce Allah’a sonsuz şükürler olsun ki gün geldi sesimiz Cumhurbaşkanımıza gitti de beklediğimiz gibi sesini yükseltti.

29 haziran günü bu konuda yaptığı ilk ciddi konuşası oldu.

“Reis 55 Saniyede Tarih Yazdı”başlıklı bir yazı yazdım.

Gelin hep beraber bu konuşmaya bakalım.

“Birileri sinsice milli ve manevi değerlerimize saldırıyor. İnsanlık tarihi boyunca hep lanetlenmiş sapkınlıkları normalleştirmeye çalışıyor, özellikle genç dimağlarımızı zehirlemenin peşindeler.

İnancımıza ve kültürümüze aykırı olan bu marjinal kimseleri destekleyenler bu yanlışın ortaklarıdır.

Halkın lanetlediği ve karşısında olduğu hiçbir anlayışın burada kök salma imkanı yoktur.Bunlara destek verenler de en anlar kadar yanlış yolda olup, bu yanlışın ortaklarıdırlar.

Milletimizin tüm fertlerini Rabbımızın yasakladığı her türlü sapkınlığa karşı dikkatli olmaya ve tavır almaya davet ediyorum.” Dedi.

Daha sonra “Reisin Çağrısına Uymak Vacip Oldu” başlıklı bir yazı daha yazdım.

Aldığımız bilgilere göre bu hafta içinde yapılan 5 saatlik toplantıda 4 saat İstanbul Sözleşmesi tartışılmış ve bir iki çatlak sesler dışında sözleşmenin iptali yönünde ağırlıklı görüşler beyan edilmiştir.

Başta Aile Reisimiz Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere,

Ak Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş,

İç İşleri bakanımız Süleyman Soylu,

Adalet Bakanımız Abdulhamit Gül gibi önemli kişilerin İstanbul Sözleşmesinin tehlikesini fark edip, ona karşı bir tutum sergilenmesinin gereği üzerinde durduklarını biliyorum, kendilerini bu onurlu, imanlı, şerefli tutumlarından dolayı tebrik ediyorum.

Türkiye bir Aile, Reisimiz Cumhurbaşkanımız, bu konuda sesini yükseltti elmehdulillah.

Haydi hayırlısı, bu günleri görmeyi bize nasip eden Allah’a şükürler olsun. İnşallah bu sözleşmenin iptali ile bitlikte CEDAV sözleşmesi de gözden geçirilir, sürekli nafaka meselesinde de hukuki bir çerçeve çizilir, genç evlilikten dolayı ceza evinde olan gençlerimiz de kurtulmuş olur.

Amin demeniz dileğiyle.