Babacanın kuracağı partinin farkı ne olacak?

  • 29.11.2019 00:00

 Bir süredir parti kurma faaliyetlerini sürdüren ve medyada görünmeyen Ali Babacan, Habertürk'ün canlı yayınında Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı.

Gazetecilik açısından başarılı bir programdı. Altaylı, Babacan’a sorulacak soruların hemen hemen tamamını sordu.

Program Babacan açısından da başarılıydı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın adını hiç anmadan, polemik yaratacak nitelemeler kullanmadan, sakin bir üslupla önemli saptamalar yaptı, ağır eleştirilerde bulundu. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de kendilerini desteklediğini söyledi.

Babacan’ın yaptığı saptamaların iktidara ve eski partisine yönelttiği eleştirilerin CHP ve İyi Parti'nin yaptığı eleştirilerle örtüştüğü görülüyor.

Babacan'ın söylemesi önemli

Babacan’a eleştiri yöneltenler çoğunlukla "yeni bir şey söylemediğini" vurguladılar. Evet, Babacan’ın söylediklerini CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da İyi Parti lideri Meral Akşener de sık sık dile getirdiler.

Yeni bir şey söylememiş olabilir ama muhalefet partilerinin söylediğini Babacan’ın da söylemiş ve partisini bu görüşlerle kuracağını açıklamış olması önemlidir.

Bu önem, Abdullah Gül’ün ve Ali Babacan’ın AK Parti’nin kurucuları olduğu; Gül’ün başbakan ve cumhurbaşkanı olarak, Babacan’ın kesintisiz 12 yıl bakan olarak görev yaptığı düşünülürse, daha iyi anlaşılır.

Her iki isim de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çekirdek kadrosunda yer alan, birlikte politika ürettiği isimlerdir.

Babacan’ın eleştirileri ve Gül’ün desteği, Erdoğan’la ve yönettiği AK Parti’yle ciddi bir kopuş yaşandığını gösteriyor.

Gül’ün ve Babacan’ın; Erdoğan’ın ülkeyi ve partiyi yönetme tarzından, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden, izlenen ekonomi ve dış politikadan, yetkilerin tek elde toplanmasından, yasamanın ve yargının da yürütmenin egemenliğine girmiş olmasından, ifade ve basın özgürlüğü alanındaki baskılar ve geri gidişten ciddi biçimde rahatsız oldukları ve alternatif bir parti kurmaya yöneldiklerini söylemek doğru olur.

Bu aşamada yapılan, "Geç kaldılar, AK Parti’nin icraatından onlar da sorumluydu, adalet zedelenirken, yargı FETÖ’nün eline geçerken, Ergneekon ve benzeri davalarla TSK’da tasfiye yapılırken, özgürlükler ve medya sınırlanırken ses çıkarmadılar" eleştirilerinde elbette haklılık payı var. Ancak Babacan, "görev yaptıkları dönemin sorumluluğundan kaçmalarının söz konusu olmadığını, o dönemin günahının da sevabının da kendilerine ait olduğunu" söyleyerek, bir bakıma eleştirileri kabul etmiş oldu. Sorumluluğunu inkâr etmedi.

Babacan bu kabulle yola çıktı…

Şimdi Babacan’ın partisinin AK Parti’den farkının ne olacağı soruluyor. Bu sorunun yanıtını Babacan’ın Altaylı’nın sorularına verdiği karşılıklarda bulmak mümkün.

Yeni partinin farkı

Babacan’ın söylediklerine bakılırsa, kuracağı partinin Avrupa Birliği (AB) üyelik hedefini esas alacağı anlaşılıyor. Babacan’ın AB’ye ve AB değerlerine yaptığı atıf; demokrasi, özgürlük, adalet, hukukun üstünlüğü vurguları bunu gösteriyor.

Bu hedef ve değerler AK Parti’nin 2003-2005 dönemindeki politikasının esasını oluşturuyordu. Babacan’ın verdiği mesaj AK Parti’nin bu değerlerden ve hedeften çok uzaklaştığı ve kuracağı partinin bu değerler üzerine oturacağıdır.

Babacan’ın önemli saptamalarından biri, Erdoğan’dan söz etmeden, siyasetçilerin yeni bir gelecek perspektifi üretmediklerini, bunun yerine korku siyaseti yaptıklarını söylemesidir.

Bu tür lider ve ülkelere ABD’den ve Avrupa’dan örnekler verip Türkiye’den söz etmese bile, gençlerle yaptığı sohbette, gençlere en önemli problemlerinin ne olduğunu sorduğunda, "Boğulma hissi yaşıyoruz, sosyal medyada yorum yapmaktan, like atmaktan korkuyoruz" yanıtını verdiklerine dikkat çekmesi Erdoğan’a ve Türkiye’ye açık bir göndermedir.

Uzun yıllar ekonomiden sorumlu bakan olarak görev yapan Babacan'ın hükümetin ekonomi programının karşılığı olmadığını ve güven bulunmadığını söylemesinin de altını çizmek gerekir.

Bir diğer fark ise dış politika alanındadır. Babacan, Türkiye’nin sağında ve solunda destek olan bir tek ülke kalmadığını, Türkiye’nin yalnız kaldığına dikkat çekmiştir.

Babacan’ın Atatürk’le ilgili soruyu yanıtlarken, "Bu ülkenin uzun vadeli istikrarının, sağlam duruşunun en önemli kaynaklarından bir tanesi Mustafa Kemal Atatürk'ün zamanında kurduğu devlettir. Bunu tartışma konusu bile yapmamak lazımdır. Biz o yandan o gerçeği kabul edeceğiz bir yandan da geleceğe döneceğiz. Bu ülkenin artık bu soruları aşmış olması lazım. Ortak, müreffeh bir Türkiye etrafında buluşması lazım" yanıtı vermesi de önemlidir. Bu yanıt Babacan’ın kuracağı partinin, Atatürk’le barışık olacağı, Atatürk karşıtlığıyla politika yapmayacağı yönünde bir taahhüt niteliğindedir.

FETÖ konusuna gelince…

Babacan’a ileride yöneltilecek en önemli eleştirilerin başında Fetullah Gülen’e olan yakınlık ve yargıyı FETÖ’ye teslim eden 12 Eylül 2010 referandumunun etkili bakanlarının da birlikte çalıştığı ekipte yer almasıdır.

Babacan, Altaylı’nın bu yöndeki sorusunu yanıtlarken, tereddüt etmeden FETÖ'nün siyasi ayağı dahil olmak üzere en ağır biçimde ve cezalandırılması gerektiğini söylemesi de kaydedilmesi gereken bir yanıttır.

Söyleşinin tümü değerlendirildiğinde Babacan’ın kuracağı partinin, Cumhur İttifakı’ndan çok Millet İttifakı’na yakın olacağı söylenebilir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Yerel Haber (www.duzceyerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar