- 6.09.2012 00:00
Son iki haftanın özeti. Hayatımın çeşitli cephelerinden örnekler.
(1) 30 Ağustos akşamı, Amerika’dan yeni dönmüştük. Taraf’tan telefon açtılar; YÖK üniversitelerden “Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi” derslerini kaldırmayı tartışıyormuş, ne dersiniz diye sordular. Hiçbir çağdaş devletin, ister istemez görüş ve inanç çeşitliliği içinde olması gereken vatandaş kitlesinden, şu veya bu “izm”e toptan bağlılık talep edemeyeceğini; aynı şekilde, çocukları ve gençlerini de böyle bir “izm”in “ilke”leri doğrultusunda endoktrine etmeye kalkamayacağını anlattım. Bu dersler kalkarsa tabii iyi olur, ama Anayasa ve Yüksek Öğrenim Yasası’ndan da “Atatürk milliyetçiliği” ve/ya “ilkeleri”ne sadakatla ilgili maddeler çıkmalı, dedim.
Ertesi gün bir e-mail; rümuz “Bir Türk Kadını” ve adres <ataturk@turk.tc> (daha ne olsun). İçerik hep büyük harfti (yani internet dilinde bağırıyordu) ama ben maj-min yapıp “normal”leştirdim : Sizin bu dersin kalkmasını isteyişiniz zaten tesadüf olamaz. Malum yazdığınız gazeteden belli!!! Siz ceplerinizi dolduruyorsunuz [işte bu aşırı komik; Taraf’tan zengin olmak, öyle mi; ah, nerede o günler].Unutmayın tarih sizi de vatan haini olarak yazacak. Torunlarınıza şimdiden üzülüyorum. Atatürk’ü ve Türklüğü yok edemeyeceksiniz!!! Ha birde çok demokrat özgürlükçü falansanız sıkıyosa Kuran’ı Kerim ve Peygamberin hayatı derslerine de karşı çıkın!!! O yemez tabi. [Ne kadar karşı çıktığımı anlatmak nafile.] Güzel nabız yoklama ama başaramayacaksınız!!! [Bu üslûp buram buram erkek argosu kokuyor.]
(2) Üç gün sonra, bu sefer “solcu” bir web sitesinden bir başka e-mail; dolayısıyla bu, üstelik “özgürlükçü solcu” olan bir başka ve gerçekten kadın Türk kadını (adı bende saklı). Sadede gelmesi biraz zor oluyor gerçi : Yetmez evet dediniz, iktidara büyük bir psikolojik destek sağladınız. Dinci hukukçulara, kıyıların talanına, HES’lere, kömürün hiç olmadığı yeşil kıyılarda yapılacak termik santrallere, rantsal dönüşümlere karar verenlerin kararlarını destekleyen hukukçuların atanmasına dolaylı
desteğiniz için Başbakan sizlere teşekkür etti. [(a) 12 Eylül 2010’da “evet” diyenler bunlara karşı çıkmıyor muymuş ? Ya da (b) Anayasa değişikliği reddedilseymiş bunlar olmayacak mıymış ?] Şimdi de Devrim Tarihi kalkıyor diye seviniyorsunuz. [Sevinmeyeyim mi ? Siz de <ataturk@turk.tc> gibi, kalkmasaydı mı demek istiyorsunuz ?] Onun yerine konulan zorunlu din derslerine diyeceğiniz var mıdır? [(a) Din dersleri “onun yerine” konmadı; onyıllardır var. Ve (b) ben ve bütün sol demokratlar onlara da yıllardır karşı çıkıyoruz.] Demek ki 4, 4, 4’den de memnunsunuz. [Hayır, bu da yalan ve cehalet; daha ilk günden beri karşı çıktım ve karşı çıkışım belki Taraf’ın tavrını bile etkiledi.] Ya sit alanları, 1. sınıf tarım alanları, yeşil alanlar iktidarın iki dudağı arasında harcanabilecekse. Buna diyeceğiniz var mıdır? [Neyi tartıştığımızı ve “Atatürk İlkeleri” denen resmî ideoloji dersinin kalkması gibi bir göreli özgürlük adımından yana olmak ile (her zaman savunduğum) ekolojik taleplerin nasıl çeliştiğini anlamakta zorlanıyorum doğrusu.]
(3) Geçen hafta sonu gene yurtdışında bir proje seminerindeydim. Balkan ülkelerinin tarih öğretmenleri ve öğrencilerinin, bencil ve benmerkezci “millî tarih” anlatılarından farklı, çok-perspektifli, araştırmacı, ezberci olmayan yaklaşımlarla nasıl tanıştırılabileceklerine ilişkin bir arayış söz konusu. Bazı “problem”ler seçiliyor; böyle her bir “problem” üzerine, farklı bilgiler veren ve/ya bakış açılarını yansıtan çeşitli belgeler, birincil kaynaklar sunuluyor. Öğretmen ve öğrencilerden, söz konusu belge ve kaynakları inceleyerek bir dizi soruya cevap aramaları ve tartışmaları isteniyor.
Bu bağlamda, Osmanlıların 15. yüzyılda bugünkü Arnavutluk ve Kosova topraklarını nasıl fethettiğine ilişkin bir ünite hazırlanmış ve kaynaklardan biri de Evliya Çelebi. Burayı 1660’larda gezen Evliya tatlı tatlı anlatıyor : Mitroviça kalesine geldik; burayı Sırp kralları yaptırmıştır. Sonra Zveçan kasabasından yola çıktık ve yedi saat güneye yürüyüp etrafı surlarla çevrili Vuştriya kalesine geldik; burayı Sırp kralları yaptırmıştır. Çıksın, diyor gruptaki Arnavut tarihçiler; ne çıksın ? “Sırp kralları yaptırmıştır” ibareleri çıksın. Neden ? “Çünkü bunun doğru olmadığını biliyoruz.” Asıl mesele başka tabii; Kosova Sırbistan’dan ayrıldı ve günümüzün Kosova-Arnavut milliyetçiliği, önde gelen bazı kentlerini (= uygarlık merkezlerini) Sırpların kurmuş olduğu “iddia”sından hiç hoşlanmıyor. Ama nasıl çıkar; bu, birincil bir kaynak; tahrif mi edelim yani ? “O zaman bu belgeyi hiç koymayalım.”
Milliyetçi tarihçiliğin tipik bir örneği. Bıçak kemiğe dayandığında önemli olan, gerçek değil “politik yarar ve çıkar”dır. Tatsız gerçekler es geçilmeli, dillendirilmemeli. Burada, Doğu Anadolu’daki Ortaçağ Ermeni krallıklarından; orada, Ortaçağda Kosova’yı Sırp krallarının yönettiğinden söz etme. Tarihçinin mutlaka “yarar” (ama millî yarar, ama “sol”un yararı) gözeterek konuşması gerektiğini savunan ampirisizm ve pozitivizm eleştirilmesinden bunu “anlamış” metodoloji cahili çoluk çocuğun kulakları çınlasın.
Yorum Yap