- 2.03.2013 00:00
İrredantizm diye bir şey var(dı): 19. yüzyıl milliyetçiliği ve ulus-devlet inşası süreçlerinin bir parçası(ydı). Milyonlarca insana çektirdiği acıların, günümüze kadar ardı arkası gelmedi.
Soydaşlar, dış “bizimkiler”
Tipik durum şuydu: Bismarck’ın “demir ve kan” yöntemleriyle bir ulus-devlet kuruluyor, ama egemen etnik grubunun (Almanya ise Almanların, Yunanistan ise Yunanca konuşan Ortodoksların) bir kısmı o ilk çekirdeğin dışında, diyelim (Almanlar için) Ukrayna veya Bohemya’da, veya (Yunanlılar için) Anadolu’da, veya (Bulgarlar için) Ayastefanos Makedonyası’nda [16 Şubat, Boris’ler, Suphi’ler, Musa Anter’ler] kalmış olabiliyordu.
Bu ise, ikinci bir irredantizm aşamasının yaşanması demekti. İtalyanca “kurtarılmamış” anlamındairredento’dan geliyor; bu “bizimkiler”in yaşadığı alan bir irredenta oluyor. Onları (da) “kurtarma” misyonu, oturdukları irredenta’yı ilhak etme çabasına dönüşüyor; bir bütün olarak bu özlem ve atılıma irredantizm adı veriliyor.
“Pan” ve “megali” projeler
Slav veya Germen veya Türk veya Elen (Yunan) kökenli herkesin tek bir ulus-devlette birliği, sakat ve tehlikeli bir projeydi. Sakattı, çünkü etnisiteyi ve dili (etno-lingüistik kökeni), yüzyıllar boyu oluşmuş bütün ortak hayat tecrübelerinin üzerine çıkarıyor; “soydaş”ları günlük yaşam komşularından kopup “büyük millet”e katılmaya çağırıyordu. Tehlikeliydi, çünkü eski iç içeliğin parçalanması ve unsurlarının kâh şu, kâh bu “anavatan”la enosis’i, birleşmesi, ancak düşmanlık, kan ve katliamla mümkündü.
Şu veya bu şekilde “bizim ilk devletimiz”e dâhil edilmemiş “soydaşlarımız”ı yerine göre Dış Slavları, Dış Germenleri (Almanlar), Dış Elenleri (Yunanlılar) veya Dış Türkleri kazanıp genişleme tasavvurları, başlıca iki kılığa büründü. Çok parçalı coğrafyalara yönelik Büyük Devlet milliyetçilikleri (ya da onlara özenen İttihatçılar), “bütün” Germen, Slav ve Türklere yönelik “pan” fikirler geliştirdiler Pan-Germanizm, Pan-Slavizm ve Pan-Türkizm (ya da Turancılık) gibi. Bunlar kâh Wilhelm Reich’ının, kâh Çarlığın, kâh Enver-Talât-Cemal triumvirinin yayılma hayal ve politikalarını besledi.
Küçük milliyetçilikler ile küçük doğmuş ulus-devletler ise “daha büyük” olmak istediler. Bunun klasik örneği megali idea’ydı (Büyük Yunanistan ülküsü). Sırp ve Bulgar benzerlerine ilham verdi.
Yirminci Yüzyıl trajedileri
Hepsi 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyıla uzandı ve sonuçları korkunç oldu. Çarlık Rusyası Pan-Slavizmle Güneydoğu Avrupa’ya göz dikti. Büyük Bulgaristan-Sırbistan-Yunanistan hayalleri, sırasıyla 1912-13 Balkan Savaşlarına, 1914 Saraybosna suikastine ve dolayısıyla Birinci Dünya Savaşına, nihayet 1919-22 Küçük Asya macerası ve felâketine (mikrasiatiki katastrofi’ye) yol açtı. Enver’in Turancılığı 1914’te Sarıkamış’tan geçip 1922’de Tacikistan’da noktalandı. Naziler Pan-Germanizm mirasına dört elle sarıldı; Hitler Mart 1938 Anschluss’uyla Avusturya’yı, 29-30 Eylül 1938 Münih Anlaşması’yla Südetleri ve 1939’da bütün Çekoslovakya’yı yutar, 1 Eylül 1939’da da Polonya’ya saldırırken hep Avusturya veya Südet veya Polonya Almanlarını “kurtarma”yı kullandı.
Millî Mücadele ve sonrasında Mustafa Kemal, Sovyetler Birliği’yle dostluk uğruna İttihatçılığın Pan-Türkizm mirasını resmen reddetti ve meselâ Türk Ocaklarının faaliyet alanını Türkiye Türkleri ile sınırladı. Ama o zehirli tortu Hatay’ın ilhakında; Yunan megali idea’sının devamı olan enosis’çiliğe karşı Kıbrıs’ta (bkz Niyazi Kızılyürek’in çalışmaları): 1980’ler ve 90’larda Bosna ve Azerbaycan’da (bkz bu köşede Ulusalcılığın serhadleri, 24 Ekim 2009) yer yer satha çıkmaya devam etti. Yehova’nın “seçilmiş kavmi”ne vaat ettiği Eretz Yisrael (“İsrail diyarı”) tezine Siyonizm sarılıp, Filistinlilerin yaşam hakları pahasına kısmen gerçekleştirdi. Hafız Esad Büyük Suriye uğruna Lübnan’ın canına okudu. Saddam, Pan-Arabizm kısvesiyle Büyük Irak yaratayım derken bütün Ortadoğu’yu berhava etti.
Sol demokrat ve sosyalistler, Pan-Kürdizmi destekleyebilir mi
Tekrar ediyorum: Bırakalım, bir barış koşulu olmasını. Keza, hukuktan da söz etmiyoruz. Barış sonrasının orta vâdeli geleceğinde, Türkiye kökenli ve PKK’nın mirasını sürdüren bir Kürt milliyetçiliği,yasallaşmış olacak olan hakları çerçevesinde, KCK benzeri bir örgüt aracılığıyla, diğer üç ülkenin Kürtlerine yönelik yoğun bir “kısıtsız siyasî ilişkiler” (!) faaliyetine girerse...
Bunca tecrübeden sonra, Türkiye’nin sosyalist ve sol demokratlarının bu yeni Kürt irredantizmini desteklemesi mi yoksa reddetmesi, eleştirmesi, Türk ve Kürtlerin (veya Farsî ve Kürtlerin, Arap ve Kürtlerin, ilh) Türkiye (İran, Suriye, Irak) içinde eşit birlikteliklerini mi savunması gerekir?
Yorum Yap