- 23.11.2013 00:00
Geçen yazımda telaş ve yorgunluktan izah edememiştim, birdenbire bu gezi işi nerden çıktı dememişsinizdir inşallah! Benim için de ani oldu ama güzel oldu gerçekten. Yıllardır çeşitli bölgelere geziler düzenleyen arkadaşım Ayla Kerimoğlu – kendisi İstanbul’daki en başarılı kadın örgütlerinden biri olan Hazar Derneği’nin başkanıdır- bu yıl talep üzerine yine bir Nepal-Hindistan gezisi düzenledi. Benim gelmeye hiç niyetim yoktu aslında, ama onun ısrarını kıramayıp katıldım. Fakat o kadar memnun oldum ki gerçekten, kafamdaki modernlik-geleneksellik bilmecesi açısından çok önemli açılımlar sunan bir “aydınlanma” yaşıyorum adeta. Bunu tabi ki sadece ben değil, yüksek nitelikli ve eğlenceli dindar insanlardan oluşan grubumuzdaki herkes yaşıyor (Gezimiz hala devam ettiği için şimdiki zaman kipi kullanıyorum).
Geçen yazımda Nepal izlenimlerimin bir bölümünü paylaşmıştım. Aslında Hindistan’a geçtik ama buradaki izlenimlerimi bir sonraki yazıya erteleyerek, Nepal’le ilgili birkaç şey daha eklemek istiyorum. Nepal’in kahir ekseriyetini Hindular oluşturuyor. Hindu adetlerine göre, bebeklik çağındaki çocuklar, hamile kadınlar ve belli bir yaşın üzerindeki insanlar öldüğünde, ya gömülüyorlar ya da cesetleri Ganj’a bırakılıyor. Çünkü onlar arınmak için tekrar dünyaya gelme yükümlülüğünden kurtulmuş kabul ediliyorlar. Dini hiyerarşi içindeki kimi insanlar da bu durumda kabul ediliyor. Ancak bu özellikleri taşımaksızın ölen insanların bir anlamda günahlarının affı ve yeniden dünyaya gelmemesi dileğiyle, cesetleri Ganj nehrinin kenarına getirilip ayinler eşliğinde oracıkta yakılıyor ve külleri Cennetten çıktığına inanılan Ganj nehrine dökülüyor. Nehrin bu işlere ayrılmış kısımlarında özel yerler var ve bu işlemlerin tümü başkaları tarafından da izlenebiliyor. (Ben ne yazık ki fotoğraf çekme özürlüyüm, bu yüzden size daha çok başkalarının çektiği fotoğrafları –onayları dahilinde- sunabiliyorum.) Ayla Kerimoğlu’nun çektiği fotoğrafta görebileceğiniz gibi, cenaze törenine kadınlar da katılsa da, ritüeller erkekler tarafından gerçekleştiriliyor, ilginç bir sükunet ve tabilik söz konusu; her şey hayatın içinde, hatta öyle ki küçük erkek çocukları hemen oracıkta soyunup, biraz önce içinden ölü bir bedenin çıkarıldığı bir tabuta- sal gibi- binip, suyun üzerinde oynayabiliyorlar. Buralarda çok daha sığ bir şekilde akan Ganj’ın çok kirli olması, havada bir insan eti yanığı kokusu olması ise işin en sıkıntılı tarafı. Buna alışmak pek kolay olmasa gerek.
Etrafta hiç kedi görmüyorsunuz ama neredeyse havlamaktan bile aciz, çoğunlukla ölü gibi uyurken gördüğüm gayet halim selim köpekler, yaşlılıktan etleri sarkmış ama gailesizce ortalıkta dolaşan inekler veee çılgınlıklarıyla ortamın ağırbaşlılığını bozan maymunların varlığı, yine zihnimi pek çok mukayeseye sürüklüyor. Bir kere hiç bu kadar yaşlanmış bir inek görmediğimi fark ediyorum bu yaşıma kadar. Çünkü hiçbir ineğin bu kadar çok yaşamasına müsaade etmiyoruz. İnekler gibi maymunlar da dokunulmaz burada. Hatta bir maymun tapınağı var, ben pek hazzetmediğim için çıkmak istemedim ama arkadaşlarım gidip gördüler. Maymunlar sadece bu tapınakta değil neredeyse her yerde ailecek sürüler halinde dolaşıyorlar, buranın doğal dokusunun bir parçası olarak hayatlarını sürdürüyorlar. Ancak kedilerin uğursuz olduğuna inanıldığı için ortalıkta tek bir kedi bile görmüyoruz. Bu arada lokantalarda tavuk, keçi, koyun eti bulmak mümkün, hatta
Müslüman kasapların dana eti de sattığı söyleniyor.
Çok az sigara içen insan görüyoruz. 68 hippi kuşağının serüveninde Nepal’in keş tapınaklarının önemli bir yer tuttuğu söylenir, buraları da görüyoruz ama ortalıkta tek tük sigara içen insan dışında başka bir şey (uyuşturucu çeken vs.) görmüyoruz.
Velhasıl Nepal, karlı dağları, tozlu yolları, her biri ayrı bir sanat eseri olan tapınakları, rengârenk kıyafetleriyle farklı dinleri ve din içindeki farklı mertebeleri temsil eden dindarları, her köşeden yükselen tütsü kokuları, ibadetlerin önemli bir unsuru olan çiçekleri, alınlarda kırmızı ve turuncu renkli tikalarıyla ibadetlerine düşkün kadınları, halim selim hayvanları ve insanlarıyla yerleşiyor zihnimize…
Gene gidelim dese birisi, şu modernlik-geleneksellik bilmecesi üzerine daha rahat düşünebilmek için hiç düşünmeden giderim herhalde…
Yorum Yap