- 29.01.2017 00:00
Milli Eğitim Bakanlığı önümüzdeki yıldan itibaren yeni bir müfredatı tedavüle sokmayı düşünüyor; bizlerden (herkesten) de bu konudaki görüş ve önerilerimizi dile getirmemizi istediler. Ben de eğitimin hayatımızda ne kadar yer kapladığının farkında bir yurttaş olarak, yeni eğitim müfredatlarının içeriğini ve uygulama yönergelerini gerçekten merak ettim. Bu amaçla Talim Terbiye Kurulu’nun ana sayfasını açıp, oradaki linklerden hem eğitimin felsefesi konusundaki yaklaşım ve çerçeveleri, hem de çeşitli derslerin müfredatları hakkında üretilen taslak programları okudum; birkaç yazımı bu konudaki değerlendirmelere ayırmaya karar verdim.
Öncelikle, MEB’in bu müfredat çalışmaları münasebetiyle haberdar olduğum iki çerçeve belgesinden söz etmek istiyorum. Bu iki belge de, artık eğitim işinin uluslararası standartlar gözetilerek planlandığını ve uygulamaya konduğunu göstermesi açısından önemli. 2008 yılında Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi tarafından Hayat Boyu Öğrenme İçin Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi’ne ilişkin bir tavsiye kararının yayınlanması üzerine, Birliğe üye veya üyelik sürecinde olan 36 ülke ulusal yeterlilik çerçevelerini geliştirdiler ya da geliştirme aşamasındalar. Türkiye de, hem kendi ihtiyaçlarını karşılamak hem de bunu Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi ile uyumlu bir şekilde gerçekleştirmek için, ilgili kurumların temsilcilerinden oluşan bir komisyonla, Ulusal Yeterlilikler Çerçevesi belgesini oluşturmuş bulunuyor.
Peki, bu belgelerin temel kavramı olan ‘yeterlilik’ le ne kastediliyor acaba? Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi’ ne göre, yeterlilik, sorumlu kurum tarafından bireyin öğrenme kazanımlarını belirli ölçütlere göre edindiğinin bir değerlendirme ve geçerlilik kazandırma süreci sonunda tanınması halinde elde edilen resmi belgedir. Bu çerçeve belgesini, Türkiye’deki örgün ya da yaygın bütün eğitim alanlarını hayat boyu öğrenme esasına göre yeniden tanımlayan, seviye ve kriterleri belirleyen, üstelik bunların bütün dünyada kabul görecek standartlarda gerçekleştirilmesini teşvik eden bir belge olarak tanımlayabiliriz.
Bir başka önemli belge ise MEB Kalite Çerçeve Belgesi. Bu belgede de, öğrencilerin temel öğrenme kazanımlarının tanımlanmasından başlayıp, beşeri, fiziksel, mali altyapıyla ilgili kriterlere, çevre koşullarına, başarı ve izleme kriterlerine kadar uzanan pek çok konuda, eğitimde kalitenin kriterlerinin belirlendiğini görüyoruz.
MEB Kalite Çerçevesi Belgesi’nde, hoşuma gittiği için dikkatimi çeken kriterlerin bazılarından bahsederek, konuyu biraz örneklendireyim. Öğrencilerin temel öğrenme kazanımları alanında; insan hakları, yurttaşlık ve demokrasi alt alanında tanımlanan bileşenlerden bazıları şöyle sıralanmış:
* Bağımsız düşünme, inanma, karar alma, davranma ve insana karşı ahlaki davranma bilinciyle hareket etme.
* Kişi hak ve hürriyetlerini tanıma.
* Kültürel farklılığı kabul etme.
* Katılımcılığı ve çoğulculuğu önemseme.
* İnsanlığın temel hak ve hürriyetlerine dair üst metinleri kabul etme.
* Toplumsal sorunlara ve gelişmelere duyarlı olma.
* Yönetim süreçlerine katılma.
* Demokratik değerleri benimseme ve yaşama geçirme.
Şimdilerde epeyce tartışmalı olan bu kriterlerin MEB Kalite Çerçevesi Belgesi’nde yer alması bence önemli.
Kağıt üzerinde ideal standart ve kriterler oluşturmak o kadar zor değil; peki, bunlar uygulamaya nasıl ve ne kadar yansıyacak derseniz, işte o konu, herkesin ilgisi ve himmetini gerektiriyor. Devlet bu konuyla ilgili çeşitli kurullar oluşturmuş; ancak bence eğitimle ilgilenen sivil toplum kuruluşlarının da, uygulamaları takip etmek üzere ekipler oluşturması; gelişmelerden, pozitif uygulamalardan, başarılardan olduğu kadar, eksiklikler ve sorunlu alanlardan da kamuoyunu haberdar etmesi gerekiyor. Yapıcı ve mesnedli müdahalelerin karşılıksız kalacağını sanmıyorum, ama takip ve alâka şart.
Yorum Yap