- 26.05.2013 00:00
İnsanoğlu, garip bir varlıktır. Davranışlarındaki çelişkileri çoğu zaman anlayamaz, onlara anlam veremezsiniz.
Bilgili, kültürlü insanlara imrenir, onlar gibi olmak ister, ama öyle olmak için hiçbir çaba sarfetmez. Etmediği gibi vaktinin çoğunu boş uğraşlarla, televizyon karşısında, faydasız ortamlarda geçirir.
Zamanın hızlı akmamasından, vaktin geçmemesinden şikayet eder, sırf “vakit öldürmek” için çabalar, özellikle “zaman geçsin” diye uğraşır, ama yaşlandığında, “ah ulan ah, şimdi genç olacaktım ki” diye hayıflanır. Gençlere sürekli olarak “ben şimdi sizler gibi genç olacaktım ki” diye dert yanan yaşlıların büyük çoğunluğu, gençliklerini aslında kahvehane köşelerinde, televizyon karşısında, sokakta dolaşarak, kendinden düşük insanlarla oturup kalkarak geçirmiştir.
Bir yandan hiç kimse tarafından rahatsız edilmek istemez, bir yandan da etrafında kimseyi bulamayınca yalnızlıktan şikayet eder.
Oysa yalnızlık, hiçbir kalabalığın sağlayamayacağı imkanları sağlar, hiçbir birlikteliğin veremeyeceği fırsatları verir insana.
Vaktinizi en verimli şekilde yalnızken değerlendirirsiniz. En güzel fikirler yalnızken gelir aklınıza. En büyük hedefleri yalnızken çizersiniz kendinize. Doğru ile yanlışı en iyi yalnızken seçebilirsiniz.
Çünkü ancak yalnızken sağlıklı düşünebilirsiniz. Ancak yalnızken içinizden geldiği gibi ağlayabilirsiniz. Ancak yalnızken kendi kendinizle konuşabilirsiniz, kendi “ego”nuzla hesaplaşabilirsiniz.
Yaptığınız kötülüklerin, işlediğiniz suçların, sizdeki eksikliklerin en iyi yalnızken farkına varırsınız.
İtiraf etmek, en kolay yalnızkendir.
Yalnızken sizi Allâh’tan başka hiç kimse göremeyeceği ve bu yüzden O’nunla sizin aranıza hiç kimse giremeyeceği için, aslında, Yaratıcınız olan Allâh’a da en fazla yalnızken yakınsınız. O’na en fazla yakın olduğunuz an, yalnız olduğunuz anlardır.
İbrahim bile, birden fazla ilahın olamayacağını yalnızken anlamıştır.
... ve karısı Hacer, zemzem suyunu yalnız kaldığında bulmuştur. İbrahim O’nu yalnızlığa terkettikten sonra suya kavuşmuştur.
Cebrail, âyetleri Allah’ın Sevgilisi’ne Hira Mağarası’nda yalnız kaldığında getirmiştir.
Yalnızlık, büyük bir nimettir.
Yalnızlık, bir fırsattır.
Yalnızlık, dünya üzerinde en fazla nüfûsa sahip olan ülkedir.
Yalnızlık, okyanusun en derin yeridir.
Yalnızlık, şâîrlerin, edebiyâtçıların ve düşünürlerin yetiştiği bir eğitim kurumudur.
Yalnızlık, tümevarımdır.
Yalnızlık, herkesi sevdiğin için kimseye yaranamamaktır. Herkesi kucakladığın için herkes tarafından dışlanmaktır.
Yalnızlık, uzaktan bakıldığında yıldızlar gibi kalabalık görünür ve ancak kıymetini bilirseniz ışık verir.
Yalnızlık, Hamza’dır.
Yalnızlık, Ebu Zerr-i Ğifarî’dir.
Yalnızlık, Rebeze’dir.
Yalnızlık, hammaddesi vakit olan en güçlü enerjidir.
Edison ampulü yalnızken keşfetmiştir. Sosyoloji ilminin kurucusu ve babası olan İbn-i Haldun, başyapıtı olan “Mukaddime” adlı eserini yalnızken yazabilmiştir. Tarık ibn-i Ziyâd, Endülüs kıyılarına varır varmaz “yalnız kalmak” için gemileri yakmıştır.
Sömürünün, adaletsizliğin, işgallerin hüküm sürdüğü günümüz dünyasında, adına “uluslararası toplum” denen (ne demekse!) kalabalıklara uymayan ve onların dışında bir yol izleyen, yani “yalnız kalan” ülkeler onurlu ve bağımsız bir dış politikaya sahiptirler sadece.
Yalnızlık, büyük bir nimettir.
Yalnız kaldığınızda, bunun kıymetini bilin. Yalnızlığın kıymetini bilmeyenler, hem dünya hayatında, hem de âhiret hayatında “yalnız” kalırlar.
Bendeniz bu yazıyı sizler için, ancak “yalnız” kaldığımda yazabildim.
Sizler de lütfen başkalarının yanında okumayın. Bu yazıyı “yalnız” kaldığınızda okuyun.
sediyani@gmail.com
CEYLAN PINARI
Yorum Yap