Müslümanları yeniden Kardeşler yapan Müslüman Kardeşler

  • 22.07.2013 00:00

 'İhvan-ı Müslîmin' anlam olarak 'Müslüman Kardeşler' demektir ve şu ibretâmiz hadiseye bakın ki, İhvan-ı Müslîmin, tıpkı ismine layık bir şekilde tüm Müslümanlar'ı yeniden 'Kardeşler' yapmıştır

 2010 sonu ile 2011 yılı başında, tam olarak 18 Aralık 2010 günü Tunus'ta başlayan, daha sonra Mısır'la devam edip tüm Mağrîb ve Ortadoğu ülkelerine sıçrayan ve 'Yasemin Devrimi' olarak isimlendirilen, günümüzde ise 'Arap Baharı' olarak nitelenen hâdiseler, üç yılını doldurdu.

'Arap Baharı', hemen hemen tüm Arap ülkelerinde az çok etkisini hissettirdi ancak en çok da Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Suriye ve Bahreyn'de etkisini gösterdi. Ancak 'domino etkisi' gibi yayılan bu hâdiseler, adı geçen bu ülkelerin hepsi için 'bahar' olamadı. Devrimlerin başladığı yerler olan Tunus ve Mısır, ilk aşamada gerçek anlamda 'bahar' ve 'kurtuluş' yaşarken, Libya, Yemen, Suriye ve Bahreyn için tam bir 'cehennem' oldu, ne yazık ki. Bunlardan Yemen, Suriye ve Bahreyn, bu ateşte yanmaya devam ediyorlar.

Tunus ve Mısır için 'bahar' olan 'Yasemin Devrimleri'nin Yemen, Suriye ve Bahreyn için 'cehennem' olmasının biri 'küresel' biri de 'yerel' olmak üzere iki temel sebebi vardır. Ve sadece bu iki temel sebebi vardır. Burada en önemli 'kırılma noktası' Libya'dır. Libya'da yaşanan tecrübedir.

YEREL OLGU KÜRESEL OLGU

Önce, 'Libya'dan Önce' sayfasını okuyalım. Yani Tunus ve Mısır'ı:

- Tunus ve Mısır'daki halk hareketleri, çok kısa sürede başarıya ulaştılar. Çünkü mevcut rejim ve diktatörler (Tunus diktatörü Zeyn'el- Âbidîn bin Ali ve Mısır diktatörü Mûhâmmed Hûsnî el- Seyyîd Mûbarek), bu sosyolojik devinime karşı direnç göstermediler. Hemen teslim oldular ve yenilgiyi kabul ettiler. (Yerel Olgu)

- Tunus ve Mısır'daki halk hareketleri ve devrimleri olduğunda, emperyalist devletler ve küresel güç odakları henüz sürece dahil olmamışlardı. Özgürlük ve kurtuluş için, izzetli ve onurlu bir hayat için ayağa kalkan mazlum halklar, başlarındaki diktatörlük düzenini sadece sloganlarla, gösterilerle devirdiler. Tek kurşun bile sıkmadan! Bir kişinin bile canına kıymadan! Üstelik hiçbir dış destek almadan. (Küresel Olgu)

İLLÜSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

YEREL KIRILMA KÜRESEL KIRILMA

Ancak bu halk devrimlerinin 3. ülkesi olan Libya ile birlikte, bu her iki durum da, hem de yüzseksen derece değişti:

- Libya diktatörü Muammer Mûhâmmed Ebû Minyar el- Qaddafî, Tunus ve Mısır diktatörleri gibi ödlek çıkmadı, korkak davranmadı ve özgürlükleri için ayağa kalkmış mazlum halk kitlelerine teslim olmadı. Direndi. Binlerce insanı katletme pahasına direndi; iktidarını korumak için gözünü kırpmadan insanları öldürdü. Direndikçe daha çok öldürdü; öldürdükçe de yıkılışını geciktirdi. Qaddafî'nin bu cesareti ve direndikçe iktidarının bir türlü yıkılmayışı, bu halk hareketlerinin sonradan sıçrayacağı diğer Arap ülkerindeki diktatörlere de cesaret verdi; 'Demek direnirsek bize galebe çalamazlar' düşüncesinin oluşmasına yol açtı. (Yerel kırılma)

- Libya ile birlikte, dünyanın şeytanî güçleri olan emperyalist devletler ve küresel güç odakları da sürece dahil oldu. NATO, ABD, AB, Fransa, İngiltere, İtalya, Türkiye, Arap Birliği, Suudî Arabistan, Katar, hepsi de aynı anda, aynı amaçla ve aynı çatı altında sürece dahil oldular. Libya'nın başına musallat olmuş bir 'yerel şer kuvveti' olan Mûammer Qaddafî diktatörlüğü, dünyanın başına bela olmuş 'küresel şer kuvveti'nin direk müdahalesiyle ve onlar tarafından, hem de Libya şehirleri bombalanarak, şehirlerin ve insanların üzerine bombalar yağdırılarak ortadan kaldırıldı. Bu noktadan itibaren artık 'Arap Baharı', emperyalist güçlerin direk işin içinde olduğu bir sürece doğru evrildi. (Küresel kırılma)

Mısır'da Temmuz 2013'te İhvan-ı Müslîmin (Müslüman Kardeşler) iktidarına karşı gerçekleştirilen askerî darbe ve Mısır'ın 'seçimle işbaşına gelen ilk devlet başkanı' olan Cumhurbaşkanı Mûhâmmed Mursî'nin ABD – Suud destekli cunta tarafından devrilmesi, üç yıldır devam edegelen Arap Baharı'nda 3. sayfanın açılmasına yol açmıştır. Arap Baharı yeni bir sürece girmiştir.

Bu yeni süreç, emperyalist güçlerin müdahale ve komplolarına karşı tüm Dünya Müslümanları'nın yekvücûd olduğu bir süreçtir.

Arap Baharı'nın 2. sayfasında (Libya, Suriye ve Bahreyn) korkunç bir mezhebî kutuplaşmanın ve çıkar eksenli çatışmaların kurbanı olan, yüzyılın hiç tartışmasız en büyük fitnesine müptela olan ve bundan nasıl kurtulacağını da bilmeyen İslam Ümmeti, Mısır'da İhvan'a karşı gerçekleştirilen askerî darbe sayesinde yeniden vahdeti sağlayıp 'ortak hissiyata' ve 'ortak söyleme' sahip olmayı başarmıştır.

Allâh-û Teâlâ, Kûr'ân-ı Kerîm'de şöyle buyuruyor:

'Olur ki hoşunuza gitmeyen birşey, hakkınızda hayırlı olabilir, buna karşılık hoşunuza giden birşey de hakkınızda şer olabilir. Allâh bilir, fakat siz bilmezsiniz.' (Bakara, 216)

Mısır'da gerçekleşen ve Müslümanlar'ı büyük bir üzüntüye garkeden askerî darbe neticesinde yaşanan birlik ve kenetlenme, sanki bu âyet-i kerimenin yeniden tecelli etmesi gibi bir duruma işaret ediyor.

İHVAN-I MÜSLİMİN NE DEMEKTİR?

Üç yıldır devam eden Arap Baharı'nı doğru okuyabilmek için, süreci tek bir sayfada değil, 3 ayrı sayfada okumak gerekiyor:

1. Sayfa: Müslüman halkların, başlarındaki diktatörlere karşı kıyam etmesi (Tunus'ta başladı; 18 Aralık 2010)

2. Sayfa: Emperyalist güçlerin sürece dahil olması ve İslam dünyasına sokulan büyük fitne, Müslümanlar arasında yaşanan kutuplaşma (Libya'da başladı; 19 Mart 2011)

3. Sayfa: Emperyalist güçlerin müdahale ve komplolarına karşı tüm Dünya Müslümanları'nın birlik ve vahdeti (Mısır'da başladı; 3 Temmuz 2013)

Arap Baharı'nın her sayfası, ayrı bir Mağrib ülkesinde başlamıştır. Mısır'daki askerî darbeyle birlikte Arap Baharı yeni bir sürece girmiştir. Sürecin 3. sayfası açılmıştır.

Bu yeni sayfa, İslam dünyasına 2. sayfada sokulan büyük fitnenin – inşallâh – ortadan kalktığı ve Ümmet'in yeniden kutlu vahdeti sağladığı mübarek bir sayfadır. Bu vahdetin mübarek Ramazan ayıyla birlikte yeşermesi, ayrıca anlamlıdır.

İhvan'a destek veren Müslüman halk, her gün Rabia'tül- Adeviyye Meydanı'nda milyonluk gösteriler yapmaktadırlar. Dünya Müslümanları ise Şiî, Sünnî, Türk, Kürt, Arap, Fars, Urdu, Bengal, Malay, tüm kalpleriyle Mısırlı kardeşlerinin yanındadır.

İhvan yeniden iktidar olur mu bilinmez, ama İhvan'ın yeniden iktidar olması sadece 'küçük zafer' olacaktır. Asıl 'büyük zafer' ise şimdiden gerçekleşmiştir; İslam Ümmeti'nin vahdeti, mezhep – etnisite ayrımı gözetmeden tüm Müslümanlar'ın kardeşliği.

'İhvan-ı Müslîmin' anlam olarak 'Müslüman Kardeşler' demektir ve şu ibretâmiz hadiseye bakın ki, İhvan-ı Müslîmin, tıpkı ismine layık bir şekilde tüm Müslümanlar'ı yeniden 'Kardeşler' yapmıştır.

Yeni Şafak

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Yerel Haber (www.duzceyerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Ad Soyad Giriniz...
    Ad Soyad Giriniz...
    21.07.2013 09:39

    Kurtlerin Ihvanin yaninda oldugunu sanmiyorum! Herkes bilirki araplarda da turklerde de etnik kimlik muslumanlaiktan once gelir. Kurtler islamiyetle olan koklu baglarina ragmen arap ya da turk muslumanlarin dusmanligindan kurtulamamistir. Bakiniz Suriye, bakiniz Turkiye!

Resmi İlanlar