- 3.05.2014 00:00
Başbakanlıkta dün gerçekleşen toplantıda KPSS'nin geleceğine yönelik neler konuşuldu tam olarak bilinmese de, devlet memurluğuna yönelik alımların her bakanlığın ve kamu kurumunun kendi sınavını kendisi yapması gibi bir gelişmenin yaşanacağına yönelik eleştirilerin haklılığını anlamak zorundayız.
Hükümetin memur alımlarında istediği sistemi getirme hakkının varlığı ne kadar doğalsa, getirilecek sistemi bireyler olarak sorgulamanın gerçekçiliği de doğal olarak karşılanmalıdır.
Her kesimde yegane şüphe olarak algılanan durum, yazılı sınavın zamanla önemini kaybedip kurumların kendilerinin yapacakları sözlü sınavla, hükümet yanlısı insanları alacakları duygusunun ağır basmasıdır. Toplumun genelince yorumlanan basit bir algı gibi görünse, algının gerçek olup olmayacağı sözlü mülakat sınavlarına getirilen kriterlerle belirginleşecektir.
Bakanlıkların ve kamu kurumlarının yaptığı sınavların artık zamanla göstermelik olmasını engelleyememenin yanında, hak edenin hakkını tam olarak alabileceği yeni bir alım sistemi gerçekleştirilecek mi? Bu durum herkesi endişeye sevk etmektedir ki, bu endişeye en çok doğal olarak şuan üniversitede okuyan öğrenciler kapılmaktadır.
ÖSYM’den sınavların alınıp kamu kurumlarına yüklenmesinin, hükümet nezdinde haklı gerekçelerle savunanlar olabilir ama bu durumun zamanla zafiyete dönüşme ihtimali daha gerçekçi durmaktadır.
Sınava giren ve iktidar partisine oy ve gönül veren herkesin bile bu mülakatlar sonucunda kamu kurumlarına yerleşmesi pek mümkün görülmediği gibi yerelde İl başkanlarını ve milletvekillerini çok yoğun baskı altında tutan bir sürecin başlangıcı yaşanacağı şüphesizdir. Kamu kurumlarına yerleşmeyenlerin yerleşenlerden daha çok olacağı gerçeğini düşünürsek iktidar partisine karşı yerelde ve genelde kırgınlıkların yaşanacağını hatta kopmaların olacağını unutmamak gerekir.
Sınav yükünü ÖSYM'nin taşıması şüphesiz ki, siyasetçileri rahatlatan ve kendi işlerine yoğunlaşmasına sebep olan bir önem arz etmektedir. Bu ağırlığın kamu kurumlarına yüklenmesinin hem siyasi açıdan hem de toplumsal açıdan getireceği sorunlar üzerinde durulmalıdır.
Bir yandan da ÖSYM'nin bu sorumluluğu ne kadar hakkıyla yerine getirdiği sorusu üzerinde düşünülmelidir. Şu durumda ÖSYM'nin yaptığı sınavlara güven oranının %74’lerde olduğunu, eğer sınav yapma hakkını kamu kurumlarına geçtiği takdirde bu durumun toplum tarafından nasıl algılanacağını hesap ermek gerekir.Önemli olan burada kamu kurumlarının yaptığı sınav sonrasında yapacağı kesin gibi görünen sözlü mülakat sınavlarının içeriği ve izlenecek olan yol haritasıdır. Bu mülakatlarda liyakatli olan bireyin nasıl belirleneceği durumu merak edilmekte ve sorgulanmaktadır.
Eğer KPSS kaldırılıp her kurumun kendi sınav yapmasının önü açılacaksa yapılması gereken en güvenilir yol ne olacaktır?
Bu sistemin eğer getirilecekse hemen seneye değil, aşamalı olarak sağlanması önem arz etmektedir. KPSS'yi yapma sorumluluğu yine ÖSYM’de kalmalı ve her bakanlık veya kamu kuruluşu sözlü mülakatlarını yapmalıdır. Bu mülakatlar çerçevesince bireylerin üniversite öğrenimi temele alınarak öğrenim süresince elde edilen not ortalamasının %50'si ve yine öğrenim süresince bireylerin yaptıkları makale, dergi ve kitap gibi süreli yayınlarını gösteren bir portfolyo dosyaları istenerek, öğrenim süresince yaptığı çalışmaların kalitesine göre mülakat puanının geri kalan %50'lik kısmı belirlenebilir.
Böylece üniversitelerde verilen eğitimin kalitesi artırılacağı gibi her bireyin yükseköğrenimi daha bilimsel ve nitelikli bir şekilde tamamlaması sağlanabilir. Böylece memur alımlarını şaibeli olarak görülmesinin önüne geçilebileceği gibi, her öğrencinin 1. Sınıftan son seneye kadar bilimsel çalışmalara yönlendirilmesi sağlanabilir.
Yorum Yap