- 14.06.2022 05:23
Sol, devlete karşı mücadelelerde yitirilenleri anmalarında hemen aynı tutumu takınıyor, fakat Cumhuriyet, 23 Nisan, 19 Mayıs gibi “milli” bayramlarında farklılaşıyor.
Neden?
Neden detaylı analiz gerektiriyor ama kabaca sol kendini devletin/ulusun bir parçası sayıyor.
Tabi ki halklar ulusunun bir parçasıdır ancak egemen sınıf devletleştikten sonra sol egemene karşı olursa sol hatta sivil oluyor.
Dolayısıyla farklı ağızla olsa bile devletle paralel kutlayan anlayıştaki solun perspektifi ulusal komünistlik, müzelik, yerinde sayıyor.
Bu Türkiye’de de Cumhuriyet kurulduğundan beri böyle.
Türkiye’de sol baştan beri TC’nin gövdesine veya çeperine Marksizm aşılı ve üstelik sol oluşunu da sınıfın/halkın içindeki mücadelesinden değil, bu aşıdan alıyor.
Solun yanlışı veya doğrusu bu peşin kabul veya redden başlıyor ve öylece devam ediyor.
Çünkü sol oluş devleti ele geçirmek ve ana akideleri yerine getirmekten ibaret değil, sosyal sınıf tahlilleri, hangi sınıf ve tabakaların haklarını koruyacağını belirlemesi..
Devlet, millet, egemen sınıf, halk nedir analizleri, akademisyen olunmasa bile en azından ansiklopedik bilgi gerekiyor, bu yapılmadan saflar kristalleşmiyor.
“Sınıfsız kaynaşmış bir toplum” değil hiçbir ulusal toplum.
İşte bu yapılmayınca yılda birkaç kez olan devlet anmalarında devletin bir parçası gibi olunuyor, sanki “sınıfsız imtiyazsız kaynaşmış bir toplumun” anması yapılmış oluyor.
Baştan beri yapılan yanlışa çok hazin ve net örnek TKP, 15’ler, Cumhuriyete destek için gelirken 1921’de Karadeniz’de boğuluyor ama TKP, TC’den desteğini uzun yıllar çekmiyor.
Ne aşıymış o öyle, ne işkence, ne hapis, ne de ölümler engelliyor; o ön kabul ve aşı ne konjonktürden ne de iklim krizlerinden etkileniyor.
Çekilen beylik nutuklar çok cüzi değişikliklerle bugüne geliyor.
Mikrofon ele alındığında halkların devrimci şamarı emperyalizmin suratına patlıyor, ama “Atatürk’ün de dediği gibi bir cümle” konuşmaya mutlaka iliştiriliyor.
Konuşmaya bir fakat koysa da “devrimciydi, ‘yanlışı yapan hep ardıllarıydı’” diyor; bunu, sınıfı ta 70’li yıllara kadar kitle diye çağıran kadim tapulu bilinç yapıyor.
Sanki kapitalizmi ardılları kurdu, bacadan içeri alan kapitalizm değildi; inanılmaz, bu hala flu duruyor.
Dolayısıyla anti işgal, yabancı düşmanlığı anti emperyalist sayılıyor, sanki bugüne, kullanışlı bir “yerli milli” zemini hazırlanıyor.
Oysa kapitalizme karşı durmayan emperyalizme karşı durmuş olmuyor.
İşte o zaviye devleti ele geçirecek, Kürd sorunu dahil tüm sorunları sihirli bir devrimle halledecekti.
Doğrudan demokrasi, halkın doğrudan katılımı olmayan sistemler halklara gelecek kuramadı, kuramıyor.
Solun imani/doğma yaklaşımları bırakıp durumu kavramlarla yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.
Belki o zaman egemenlerle halkın anma günlerini ayırır.
Türkiye’ye yeni bir sol yeni bir yol gerekiyor.
Yorum Yap