- 14.02.2022 11:34
450 bin nüfuslu Isparta’da Şubat ayında hem de kara kışta, sıcaklığın gündüz ekside olduğu ve dört gün elektriğin verilemediği ve bir kişinin soğuktan donarak öldüğü ölüm raporu ile tescillenen bu şehrin Belediye başkanı, muhalefet partisinden olmuş olsaydı..
İktidar ve aveneleri bayramlık ağızlarını açar yandaş medya ve iktidar ortakları kıyamet koparırlar hakaretler, iftiralar ve tehditler havada uçuşur, belediye başkanının görevden alınması tartışılırdı.
“Biz iktidara gelmeden önce gaz lambası ile oturuyorlardı..
Isparta’ya 4 gün elektrik verilemedi..
Nankör bunlar nankör..
Tutturmuşlar bir Isparta’da Isparta” diyorlar.
Kıssadan hisse…
Isparta’da sadece günah keçisi olarak ilin Valisi seçildi ve Vali’yi Covid hastası olduğu için geçici olarak görevden aldılar yerine geçici bir Vali atadılar.
Belediye Başkanı hakkında iktidar ve besleme basın tarafından olumsuz bir söz söylenmemesi ve haber yapılmaması size hiç tuhaf gelmedi mi?
Daha bir hafta önce İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yaptıkları hukuksuzluğu ve söylediklerini bir hatırlayın.
Sorundan sorumlu olan Enerji ve tabi kaynaklar bakanı Fatih Dönmez dört gün sonra çıkıp halktan helallik istedi, mübarek sanki cenaze namazı kıldırıyor.
Besleme basının iktidarın işine gelmeyen sorunları haber yapmadığı, şahsım devletin sahibinin konuşmadığı, küçük ortağın sağır ve dilsiz rolü oynadığı olaylar ve sorunların altında toplum olarak boğuluyoruz.
Ülke gündeminin en önemli sorunu vatandaş açısından “hayat pahalılığı ve bu kara kışta nasıl ısınırım, faturalarımı nasıl öderim” endişesiyle yaşadığı bir dönemden geçiyoruz.
Besleme yandaş basının ve iktidarın görmemezlikten geldikleri çekilir gibi değil.
Elektrik ve doğal gaza uygulanan fahiş zamlar karşısında toplumun her kesiminden insanlar ülkenin dört bir yanında sokaklara dökülmüş “elektrik faturalarını ödeyemiyoruz,ısınamıyoruz”zamları geri çekin diye haykırıp faturalarını yakarken..
Zamları ve vatandaşın sıkıntılarını gündeme getiren demokrasiden yana olan güçlerin “dili,kulağı ve sesi” olmaya çalışan bir elin parmaklarını geçmeyen medya ise, siyasal baskının hedefi olmaya devam ediyor.
RTÜK tarafından muhalif medya terbiye edilmeye çalışılıyor, yasaklar getiriliyor.
Bugüne kadar RTÜK tarafında yayın yasağı getirdiklerinin başında yüzde doksanı “yolsuzluk haberlerinin” olması dikkat çekiyor.
Ekonomi deki kriz bunalıma dönüştü.
Yolsuzluk canavarlaştı,mafya da uzmanlaştı.
Ekonomi kadar siyasetimize yön veren, bizi de siyaseti de krize sokan ve siyasi iktidarların değişmez ortağı olan, silahlı ve sivil bürokrasiyle iş tutan, hukukun denetimine girmeyen “mafya- siyaset-devlet ayağı” var ki; KKTC’de “kara para aklayan, uyuşturucu ticaretinin” içinde olan Halil Falyalı’nın silahlı saldırı sonucu öldürülmesi bu çürümenin sonucunu gösteriyor.
9 Şubat 2022 Tarihinde Kuzey Kıbrıs’ta kumarhane işleten otelleri olan, Girne Marinasını işleten iş insanı; Kıbrıs’ın Ömer Lütfi Topal’ı olarak bilinen Halil Falyalı’nın suikast sonucu öldürülmesi ülke gündeminin göbeğine oturdu.
“Mafya-Siyaset-Devlet” ilişkisi tekrar gündeme geldi ve gündemden de düşecek gibi gözükmüyor.
Nasıl gündem olmasın!.
Susurluk çetesinin liderlerinden olan Mehmet Ağar’da Bodrum Marinasını işletmiyor muydu?
Organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı özel bir yasa ile cezaevinden çıkartılırken, iktidarın ortağı olmadı mı?
Halil Falyalı suikastı ne kadar tanıdık geliyor değil mi?
“Mafya-devlet-siyaset” üçgeni içinde olanlar nerede olursa olsun birbirlerinin yumurta ikizi gibidirler.
Halil Falyalı kim, gelin yakından tanıyalım:
“ABD’nde Halil Falyalı ve kardeşi hakkında 2011 Mayıs ayında “Kara Para Aklama” ve “uyuşturucu suçlamasıyla” dava açıldı.2011 yılında da dava karara bağlandı ve Falyalı kardeşler hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
KKTC uluslararası hukukun dışında olan bir ülke olduğu için Falyalı kardeşler yakalanamadılar.”
Halil Falyalı KKTC’nin siyasetini belirlemede önemli rol oynayan biriydi ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın seçilmesinin finansmanını sağlayan kişi olarak tanınıyor ve bu iddiaları Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’da doğruluyor.
Türk kamuoyu Halil Falyalı’yı da, şuan Avusturya’da “kara para aklamadan” tutuklu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun eski dostu Türk vatandaşı Sezgin Korkmaz’ı da, mafya lideri Sedat Peker’in ifşalarıyla tanıdı.
Halil Falyalı Türkiye’nin tanınmış sporcuları, sinema sanatçıları ve siyasetçilerle yakın dostluklar kuran;eski futbolcu MHP Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı,Sinema oyuncusu Oktay Kaynarca,Ankara Bahçelievler katliamını yapan 7 TİP’li öğrencinin katili faşist Haluk Kırca,eski Başbakanlardan Binali Yıldırımın oğlu Erkan Yıldırım ile yakın dostluğu olan,yemeklerde ve değişik ortamlarda bir arada olmaktan çekinmeyen boy boy resimleri medyada yayınlanan birisidir.
Halil Falyalı bir ayağı Türkiye’de olan Türk mafyası ile yol kesişen kişidir.
Halil Falyalı cinayetine karıştığı iddia edilen üç kişinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alındığını açıkladı, bu gelişmeler yukarıda yazdıklarımızı teyit ediyor.
Türk ve KKTC mafyası nasıl sonlandırılır konusunda, Artı Gerçek sitesinde gazeteci Aylin Özinan’a verdiği mülakatta neşteri vuran;KKTC’deki sol hareketin Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan’a kulak verelim:
“Birleşik Federal bir Kıbrıs’ın oluşması, Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kıbrıs sorununun çözümüne bağlı.Biri olmadan diğerinin olması mümkün değil. Bu bağlamda Kıbrıs ve Türkiye demokrasi güçlerinin mücadelesi ortaktır.
KKTC,Türkiye’deki egemenlerin ve suç örgütlerinin üssü haline getirildi” diyor.
Susurluk komisyon raporu da Korkmazhan’ı doğrular nitelikte: “Uyuşturucu ticaretinde dönen 100 milyar doların güzergahı Afganistan’dan yola çıkıp,İran, Van ve Hakkari üzerinden Mersin limanından, KKTC’den Avrupa’ya pazarlanıyor diye yazıyor.”
Arkası yarın dizisine dönüşen bu “Mafya-siyaset-devlet” üçgeni üzerine kurgulanan diziyi daha çok seyredeceğiz.
Yorum Yap