- 17.02.2022 06:29
Mete’yi 2 Şubat 2022 Tarihinde kalp krizi sonucu 68 yaşında kaybettik.
3 şubat günüde cenazesini çok soğuk ve yağmurlu bir günde İzmit Fevziye camisinden kaldırarak kent mezarlığında toprağa verdik.
Mete’nin cenazesinde havanın çok soğuk olmasına rağmen, mücadelesinin karşılığı olarak kalabalık bir katılım vardı…
İzmit’ten farklı siyasi görüşten olan ve sosyal kesimlerinden cenazeye katılması başta ailesi olmak üzere arkadaşları ve sevenleri adına sevindirici bir tabloydu.
Samimi olarak söyleyeyim Mete hakkında yazı yazmayı düşünmemiştim..
14 Şubat 20022 Tarihinde HDP parti meclisi üyesi siyasi tutuklu arkadaşım Mehmet Alçınkaya’yı Kandıra cezaevinde ziyarete gittiğimde; Mehmet Ali, Mete’ye çok üzüldüğünü ölümü benim için sürpriz bir haber oldu dedi…
Mete bana ziyaretime sık gelemeyeceğini söyledi ve bir defa gelmişti.. Biraz rahatsızlığım var beni anlayışla karşıla Mehmet Ali dedi. Ben de geçmiş olsun sağlığına dikkat et dedim, sağlığın daha önemli, ziyareti içinde kendisine teşekkür etmiştim dedikten sonra…
Görüşmelerde arada bir cam var birbirinizi görüyor telefonla konuşuyorsunuz, birden Mehmet Ali oturduğu sandalyeden kalkıp cama yaklaşarak, bana baktı ve Tıraş senden bir isteğim olacak dedi..
Ben de buyur yapabileceğim bir şey ise neden olmasın dedim..
Mete için bir yazı yazmanı istiyorum “Mete ahdi vefası olan iyi bir dost ve yoldaşımızdı”, ne diyorsun deyince.
Mehmet Ali hiç aklımda yoktu Mete için bir yazı yazmak dedim.
Mehmet Ali, senin bana gönderdiğin “Hayattan Serpiştirmeler” adlı kitabını zevkle ve hüzünle okudum.. Ölen yoldaşlarımızdan Mahir Yeğin ve Arif Ağas için çocuklarını ve dostlarını sevindiren yazılarından çok etkilendim ve duygulandım seni kutluyorum, böylesi yiğit mücadele veren arkadaşlarımızın hakkında tarihe olumlu not düştüğün için.
Kitabında Mehmet Altan’ın tutukluluk sürecinden ve duruşmalarından yola çıkarak “bir insan dostunu tanımak istiyorsa cezaevine düşmeli” diye yazmışın.
Mete “tam bunu hak eden ve yerine getiren dost bir arkadaşımızdı..”
Mete için bir yazıyı bizim siyasi geleneğimizden gelen senden başka kimse yazamaz deyince.
Tamam yazayım dedim.
Mete için kaleme aldığım yazının hikâyesi de böyle ortaya çıktı.
Ben Mete ile 1987 yılında İzmit İnsan Hakları derneğinin kongre sürecinde tanıştım, Şube Başkanımız Avukat Ali Haydar Gonca’ydı, Mete ise Şube sekreteri ben de yönetim kurulu üyesiydim.
Mehmet Ali ise Mete’nin İnsan Hakları İzmit Şubesi başkanı olduğu dönemde şube sekreteri olarak görev yaptığını, yarım asra dayanan bir mücadele arkadaşlığına dayandığını; Mete’nin çok zor günlerde ortaya çıkan ve mücadele veren birisi olduğunu söyledi.
Mete ile ben 27 aydır Kandıra Cezaevinde siyasi tutuklu HDP parti meclisi üyesi Mehmet Alçınkaya’nın bir yıla yakındır özel ziyaretçisiydik.
Mete ile bir gün tesadüfen İzmit Kapan önü çarşısında kuru yemişçi dükkanının önünde çay içerken karşılaştım. Çoktan beri pandemi nedeniyle görüşmüyorduk, hal hatır sormanın ardından ne yapıyorsun, nerden geldin nereye gidiyorsun diye sorunca?
Biraz önce Kandıra Cezaevinde yatan HDP parti meclisi üyesi siyasi tutuklu Mehmet Alçınkaya’nın ziyaretinden geldim deyince..
Ben de Mehmet Ali’yi ziyaret etmek istiyorum herkes ziyaret edebiliyor mu, diye sordu Mete…
En sağlıklı bilgiyi Mehmet Ali’nin eşi Gönül’den veya avukatından öğrenebilirsin dedikten sonra.. Bildiğim kadarı ile Mehmet Ali ziyaretine gelecek olanları savcılığa isim vererek talep ediyormuş. Bir de Mehmet Ali’yi ziyaret etmek isteyenler Savcılıktan özel izin alarak ta ziyaret edebildiğini biliyorum dedikten sonra..
Mete’ye görüşmek üzere deyip ayrıldım.
Mehmet Ali’nin eşi Gönül telefon etti bugün Mete abi ile Memoyu ziyaret gittik deyince…
Hemen Mete’yi aradım nasıl geçti ziyaret, Mehmet Ali’nin sağlığı ve morali nasıl diye sordum.. Bir zorluk çıkartmadılar ama çok üzüldüm Mehmet Ali’ye, hiç hak etmiyor bizim siyasi geleneğimizde tarihi TKP’nin ve TBKP’nin tarihinde hiçbir terör olayı yok ama, Mehmet Ali “terörle mücadeleden hüküm almış” inanılır gibi değil dedi..
Ben de Mehmet Ali hayatta eline tabanca almamış, hatta askerliğini de bedelli yapmış birisi…Tek suçu Kürt sorununa duyarlı olması ve HDP’de siyaset yapması dedim.
Aynen katılıyorum yorumuna dedikten sonra Mete görüşelim dedi ve buluşma yeri olarak ta çocuklarıyla birlikte işlettikleri Çatı Bar restorandın adresini verdi.
Aradan birkaç gün sonra Mete’yi aradım şu gün şu saatte öğretmen arkadaşımız Servet Çalışkan ile en müsaitsen ziyaretine geleceğiz dedim.
Tamam bekliyorum dedi.
Çatı barda bizi karşıladı ve mekanın çok güzel bir yerinden İzmit Körfezini kuş bakışı gören manzaralı bir masaya oturduk,hatırladığım kadarı ile 2021 yılının Ağustos ayı olmalı.
Üç eski tarihi TKP’li aylar sonra bir araya gelir ve ne konuşursa bizde onu konuşmaya başladık.
Servet meslektaşı olan Mete’nin eşi Asiye hanımı sordu nasıl diye..
Şimdi iyi ama Asiye çok ciddi bir beyin operasyonu geçirdi,kendini yavaşta olsa toparlıyor ama riskli bir süreçte deyip,eşine telefon açtı kimler ziyaretime geldi biliyor musun, senin meslektaşın Servet hoca ve Mehmet Tıraş ile sohbet ediyoruz, sana selamları var geçmiş olsun dileklerinde bulunuyorlar deyip, eşine geleceği saati söyleyip bir şey lazım mı dedikten sonra, Asiye’nin de sizlere selamı var deyip telefonu kapattı.
Derler ya hasta olan değil de hastayı düşünen veya ziyaret eden ölürmüş misali..
Mete konuşmayı çok severdi sazı eline aldı mı kolay kolay bırakamazdı. Biralarımızı söyledik başladı konuşmaya, Servet rahatsızlığı nedeniyle içmediği için nasıl duruyorsun dedi, ben bu zıkkımı bırakamıyorum diyerek elindeki sigarayı gösterdi, bir de açık kalp ameliyatı geçirmiş biriyim.
Çok sigara içiyordu bir paket içiyor musun diye sorduğum da ,geçiyor gibisinden elini salladı konuşmaya da devam ediyor tabi.
Ben de biraz bugüne gel hala seksenli yıllardan çıkmadın deyince..
Bana döndü ben yazar değilim ancak tarihimden yola çıkarak konuşuyorum, huyumdur dostlarımı yakalayınca, kafa ütülemeyi de çok severim diyerek espri yaptı.
Oğulları Berk ve Bulut’u tanıştırdı bizlerle.
Servet büyük oğlu Berk’e dönüp babanızın yakışıklılığı size hiç yansımamış deyince…
Berk, ben de yok ama kardeşim Bulut babamın gençliğini biraz temsil ediyor dedi.
Mete sosyal ve renkli bir kişiliğinin yanında doğuştan gelen bir yakışıklılığı vardı, hatta arkadaşları Mete’ye İzmit’in Tarik Akan’ı diye espriler yaparlardı.
Mete’de o kadar da değil diye mütevazı davranırdı.
Kocaeli Yerel Gazetelerinden Çağdaş Kocaeli Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Mete’nin de gençlik arkadaşı gazeteci Sadun Çetin ,Mete’nin ölümünün ardından yazısına başlık olarak ” İzmit’in yakışıklı devrimcisini yolcu ettik” diye bir yazı kalem alırken Mete’den de çok olumlu sözler bahsediyordu.
Ses Kocaeli internet gazetesinin sahibi Gazeteci Güngör Aslan’da Mete için “Benim hem İdolüm hem de Velimdi” diye duygu yüklü övgü dolu cümlelerle düşüncelerini yazdı Mete’nin arkasından .
Özgür Kocaeli Gazetesinden gazeteci Ali Gündoğdu’da Mete Söyle ile otuz yıl öncesinden bir yemekten anısını kalem alırken; Mete için her insana nasip olmayacak övgü dolu cümleler kurması mert ve dürüst bir mücadeleci birisiydi, yasakların üzerine giden hızlı bir devrimciydi, insan hakları savunucusuydu…İzmit önemli bir değerini kaybetti diye Mete’yi onura ediyordu köşesinde.
Kocaeli yerel basının hepsinde, buna internet siteleri de dahil Mete’nin ölümü üzerine iki gün haberler ve yorumlar çıktı. Bu da dikkat çekici bir olaydı.
Benim de yıllardır yazı yazdığım arkadaşımız gazeteci Nevzat Cingirt’in yönettiği iki internet sitesi Marmarayerel ve Düzceyerel’de Nevzat Mete için çok güzel haberler yaptı, Mete’nin cenaze töreninden video yayınladı “Mete’yi kaybettik, dostları Mete’yi yalnız bırakmadılar” diye.
Mete’nin Cenazesine katılanlardan Kocaeli DYP eski Milletvekili Petrol Ofisinden tanışıklığım olan İbrahim Arvinli’ile karşılaştım birbirimize baş sağlığı diledik… İbrahim Artvinli bir hafta önce Mete ile çay içip sohbet etmiştik Mete’ye 12 Eylül öncesinde birbirimiz öldürmek istiyorduk, şimdi birlikte demokrasi mücadelesi veriyoruz dedim, çok sürpriz oldu Mete’nin ölümü dedi..
Mete’nin mücadelesinden söz etmeden geçemeyiz:
“Çok zor günlerde 1970 yılların ortasında işçi sınıfının örgütlenmesinde DİSK’in başlattığı, sınıf ve kitle sendikacılığının gelişmesi, fabrikalarda karşılık bulması ve gerçek özgürlüğün sahiplerinin sendikalaşmasının, İzmit’te fitilini ateşleyen ve mücadelesini veren, bedel ödeyen sendikacıların önde gelenlerindendi.
1977 yılında ilk defa meşhur Lassa direnişinde işçileri örgütleyen ve öncülük eden, işçilerin önünde yürüyen, askerler tarafından darp edilen, gözaltına alınan daha sonra işten atılan, Lassa işyeri baş temsilciliği yapmış birisiydi.
Mete İ İzmit’te İnsan Hakları derneğinin şube açılmasına öncülük edenlerdendi.. İzmit İnsan Hakları derneğinin Şube sekreterliğini ve Şube başkanlığını yaptı, İnsan Hakları derneğinin Genel Merkez yönetim kurulu üyeliğinde de bulundu.”
Mete 68 yıllık ömrüne böylesi eşinin, çocuklarının ve sevenlerinin onur duyacağı bir mücadele vererek bu dünyadan göçerken..
Havanın çok soğuk olduğu ve yağmurlu bir günde dostları da tabutuna omuz vererek, Mete’ye olan son görevlerini yaparken eşini ve çocuklarını da yalnız bırakmadılar.
Güle Güle METE…!
Toprağın bol olsun seni hep saygı ve sevgi ile hatırlayacağız..
Saygı değer eşin, yol arkadaşın başta Asiye hanıma, çocukların Berk, Bulut ve sevgi ile söz ettiğin anlatırken heyecan duyduğun torununa, gelinine, sevenlerine, yakınlarına, arkadaşlarına ve dostlarına sabırlar diliyorum.
Not: Mehmet Alçınkaya’nın Mete’nin eşine, çocuklarına, sevenlerine baş sağlığı ve sabırlar dilediğini de buradan iletmiş olayım. M.T.
Yorum Yap