- 31.01.2014 00:00
Hükümet kanadı yolsuzluk soruşturmalarını dört koldan karartmaya ve gündemden düşürmeye uğraşıyor.
Muhtemelen soruşturmaları yürüttükleri için mağdur edilen polisler ve savcılar da ellerindeki kritik dokümanları sosyal medya aracılığıyla servis ediyor. "Haramzadeler" isimli, sürekli kapatılan ama tekrar açılan bir Twitter hesabı bu belgeleri yayınlıyor. Yayınlanan metinler belli ki soruşturma dosyasına konmuş, yani resmî kontrolden geçmiş teknik takip raporları. Masumiyet karinesi herkes için geçerli; ancak kişileri suçlamak ve mahkûm etmek dışında, bu metinler -şayet doğru ise- içinde dönüp-durduğumuz ve çoğu zaman anlamakta güçlük çektiğimiz siyasî-ekonomik düzenin ne tür mekanizmalarla işlediğine dair çok sağlam ipuçları barındırıyor.
Öncelikle Başbakan'ın fiilî gücünü, devlet rantını dağıtma iktidarından aldığı anlaşılıyor. Devletten ihale alan işadamları, karşılığında Başbakan için gazete ve televizyon satın alıyor. Kılıçdaroğlu'nun sorduğu "ATV ve Sabah'ın patronu Başbakan mı?" sorusunun cevabı, bu soruşturma dokümanlarında delilli-ispatlı bir şekilde var. Aynı kaynaktan, yani devlet rantından gelen "hayır" paralarının sağladığı toplumsal iktidar gücü tasavvur edilemeyecek kadar büyük. Bir siyasî partinin, neredeyse sınırsız kaynak kullanarak toplumun yoksul kesimlerine para dağıtma imkânı, doğrudan "millî irade yolsuzluğu" değil midir? İşadamları havuza yüzer milyon atarak, tam bir milyar değerindeki medya şirketini Başbakan'ın emrine amade kılıyor. Her türlü ihale, ruhsat gibi işlerden ve özellikle kent rantından kesilen yüzde on komisyonlarla devasa bir sosyal organizasyon vücuda getiriliyor. En tepede medya gücü, en aşağıda sosyal devletin yerine geçen hayırsever bir parti organizasyonu. Anayasanın Başbakan'a verdiği hukukî yetkiler mi, yoksa devlet rantı üzerinden oluşmuş bu denetimsiz fiilî iktidar mı? Sizce hangisi daha güçlü?
TÜSİAD Başkanı'nın Başbakan tarafından ihanetle suçlanmasına neden olan şikâyeti, Türkiye'deki iktidar sacayağının üçüncüsüne işaret ediyor. Başbakan'ın kullandığı devlet iktidarı, Janus'un iki yüzü gibi. Bir tarafta devlet rantı üzerinden zenginlik, öbür tarafta bu güce boyun eğmeyenlere ceza dağıtılıyor. Başbakan'ın medya patronu Aydın Doğan'a tehdidi, bu baskıların nasıl işlediğini göstermedi mi? "İmar iznini, Şehircilik Bakanlığı verecek, Sarıgül'ün seçimi kazanması Aydın Doğan'ın otel yapmasına yetmeyecek." Başbakan, sadece "güç bende" demiş oluyor.
Soruşturma dosyalarında yer alan bu dokümanlarda devlet kayırmasına mazhar olan işadamları ile Başbakan arasındaki ilişkinin ne kadar laçka ve laubali olduğu görülüyor. Hükümet'in imtiyazlar verdiği bir işadamı grubu ile Başbakan arasında kurulan bu çok içli-dışlı ilişki, Türkiye'de işleyen iktidar düzeninin ana iskeletini oluşturuyor. Bu düzene siyaset literatüründe "ahbap-çavuş (crony) kapitalizmi" adı veriliyor. Lisanslar, imtiyazlar, vergi muafiyetleri, rantlar ve her türlü devlet müdahalesi tamamen keyfi şekilde hükümetle kanka olmuş işadamları arasında paylaştırılıyor. Bu düzenin vazgeçilmez bir ön şartı var: Keyfiliğin mümkün olabilmesi için özellikle ekonomik kamu hukukunun belirsiz olması, yani doğrudan hukuksuzluk gerekiyor. Türkiye'de ihale kanununun bu kadar çok değişmesinin ve kent rantını vergiye bağlayan bir kanunun çıkartılmayışının sebebini bu ön şartta aramalısınız. Aydın Doğan'ın arazisine verilecek emsali belirleyen açık bir kanun maddesi olsaydı, Başbakan bu işadamını tehdit edebilir miydi?
Yolsuzluk soruşturmaları, işte bu sağlam sacayağının tam ortasına 105'lik obüs mermisi gibi düştü. İktidar düzeneği içgüdüsel olarak tahribatı, kendisini var eden yöntemi kullanarak tamire çalışıyor: Hukuksuzluk üreterek. Yerine getirilmeyen mahkeme kararları, yargının Başbakan'a bağlanması ile ortadan kaldırılacak. Ancak düzenin hukuksuzluk üretme yeteneği kendisi ile birlikte çöktü. Bu yüzden hukuksuzluk, eninde sonunda davası görülecek suçların ve dosyaların sayısını artırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Yolsuzluk soruşturmaları, yürümeyen haliyle bile, paranın keyfi düzenine son verdi. Yeni düzen ancak sağlam bir hukukla tesis edilebilir.
Yorum Yap