- 25.03.2014 00:00
Hekimoğlu İsmail’in ‘Minyeli Abdullah’ isimli romanını, ortaokul yıllarında bir solukta okumuş ve çok etkilenmiştim.
Romanda, bir ahlâk abidesi olan Abdullah’ın, vicdan sahibi herkesi isyan ettirecek ölçüde, despot bir yönetim altında uğradığı haksızlıklar ve zulüm anlatılır. Mütevazı çabaların değerini anlatan; “Büyük yangınlar, küçük kıvılcımlardan çıkar” hükmü, romandan aklımda kalan sözlerden biri. Minye, Mısır’da Kahire’nin güneyinde bir şehir. Okurken fark etmiştim: Yazar aslında Türkiye’de geçen bir hikâyeyi, kanunî takibata uğramamak için Mısır’a taşımıştı. Minyeli Abdullah da içimizden, bizden biriydi.
Önceki gün Minye mahkemesi, İhvan üyesi 529 kişi hakkında idam kararını açıkladı. Suçları, darbeye itiraz etmek. Dile kolay, tam 529 kişi. Askerler, ellerinde tuttukları iktidarı halka teslim etmemek için uluslararası destekle bir darbe yaptılar. Şimdi, kanlı bir zulümle iktidara tutunmaya çalışıyorlar. Tersinden bakmayı deneyelim. Bir Mısırlı yazar, ülkeyi cehenneme çeviren bu zulmü anlatmak için kanunî takibata uğramamak gayesiyle mekân olarak Türkiye’yi kullanan bir roman yazmaya kalksa, sizce hangi cemaate mensup bir kahramana müracaat ederdi? Sizce Sisi yönetimi ile kimin arasında paralellik kurardı? Elbette ölçülerimiz Mısır’daki gibi kanlı değil; üstelik demokrasi sembolik de olsa işliyor; sandık işini görüyor.
Başbakan, iktidarını sürdürmek için, açılan yolsuzluk dosyalarının uluslararası bir komplonun eseri olduğunu savundu. Bu iddiayı taşıyacak ideolojik argümanlar ve düşmanlar üretti. Bol düşman, hamaset, dışarıdaki mihraklarla işbirliği içinde olan “paralel devlet” hep bu komploya hizmet ettikleri için mevcutlar. AK Partili teorisyenlerden ve politikacılardan şaşkınlıkla dinliyoruz: “Aslında devlete karşı bir komplo ile karşı karşıyayız.” Uluslararası merkezler -açıkça söylenen de ABD ve İsrail-, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne tuzak kurdular. Bu tuzağı bozmak için, çocukların “tıp oyunu” gibi, yolsuzluklar konusunda hepimizin susması gerekiyor. Komployu durdurmak için Başbakan’ı ve partisini aklamaktan başka çaremiz yok. Mevzi alıp düşman gözlerle çevresine bakan iktidar muhafızları için bile, bu argümanın gürültü çıkartan kurusıkı bir cephane olmanın ötesinde bir anlamı yok. Cumhurbaşkanı bu “dış komplo” iddiasına “üçüncü dünya ilkelliği” teşhisi ile balonu patlattıktan sonra çıkartacağı gürültü de kalmadı. Yine de “uluslararası komplo”nun izini mutlaka sürmek isteyenler varsa, gözlerini bulunduğumuz coğrafyaya ve Suudi Arabistan ile İran’a çevirmeleri lazım. Ortalığa saçılan yolsuzluk dosyalarının belgeleri, vaki uluslararası boyutlar hakkında önemli bilgiler içeriyor. Meselâ, Mısır darbesine sınırsız destek veren Suudi Arabistan’ın, o sıralarda darbeye karşı mangalda kül bırakmayan Başbakan’ımız tarafından neden hiç eleştirilmediği bilgisi gibi. Başbakan bu çok önemli konudaki tavrını, Yasin el Kadı’nın telkinine göre belirlemiş. Asıl tezgâh ise soruşturulamayan yolsuzlukların “Acem oyunu” boyutunda gizli. Ambargo üzerinden kurulan petrol-altın trafiği, öyle anlaşılıyor ki bol keseden dağıtılan rüşvetlerle Hükümet’in kolunu İran devletinin parçalarından birine kaptırmasına yol açmış. Sonuçlara bakarak hüküm verelim: En çok bizi ilgilendirmesi gereken Kırım sorununda Hükümet’in sergilediği çekingenlik, sakın uluslararası bir tezgâhla “rehin alınma” durumunun eseri olmasın?
AK Parti’yi savunmak için kullanılan “Yolsuzluk soruşturmaları, Erdoğan’ı bitirmeye yönelik bir komplodur” tezi, aslında kendi içinde çelişkili. Bu tez doğru ise bulaştığı yolsuzluklarla kolunu bacağını dışarıdaki merkezlere kaptıran bir Hükümet’in, ülkenin çıkarlarını koruma adına hemen istifa etmesi gerekir. Rehin alınmış bir hükümetle devletin ve milletin yüksek menfaatlerini koruyamayacağımıza göre, yenisinin peşine düşmeliyiz. Hükümet’in iş başında kalmaya devam etmesi, Türkiye’nin maruz kaldığı uluslararası komploya hizmet etmiş olmuyor mu?
“Uluslararası komplo” sözünü, yolsuzluklar karşısında bir sığınak olarak ileri sürerken; aslında “uluslararası çapta rehin alınma” sorununu önümüze koymuş oluyorlar. Yolsuzluk yapan hükümeti kurtarmak için ülke olarak neden bedel ödeyelim; yenisini kurarız olur biter.
Yorum Yap