- 4.04.2014 00:00
Önümüze gelen mantıklı cevap, Erdoğan önümüzdeki beş yılı Çankaya’da geçirecek. Abdullah Gül ise ondan görevi devralacak. Bu senaryoya göre 2014 yılı içinde ufukta bir erken genel seçim görünüyor. Bütün bunların her biri 30 Mart seçimlerinin oy tablosunun doğrudan sonucu.
Tarihimizde birbirine uyumlu bir şekilde halef-selef olmuş ve bu nöbet devir teslimini altı defa tekrarlamış Âlî ve Fuad Paşa örneği var. Tanzimat’ın bu diplomat-diktatör bürokratları, tahtın dışındaki iki mühim makamı yani Sadaret ve Hariciye Nezaretini nöbetleşe dirayetle yönetmişler. Birbirine taban tabana zıt karakterleri olan bu iki siyasetçi, aralarında tarihte emsali görülmemiş bir uyum ve işbirliği sergilemişler.
Demokratik rekabet düzeni içinde Gül ve Erdoğan ikilisi arasındaki benzer uyum, bir kader birliğinin yani şartların gereği olarak kendini dayatıyor. Erdoğan, Başbakanlık koltuğunda sadece mutemet birine değil, aynı zamanda muktedir bir halefe kendini emanet etmek zorunda. Seçimi kazandı, ancak yargı kapıda o korunaklı yerden dışarıya çıkacağı anı bekliyor. Gül ise nöbeti devralmak ve oturacağı makamın mehabetini korumak için, Erdoğan’ın çıtasını yukarıda tutmak zorunda. Aksi durum, ikisinin de kaybetmesine yol açabilir.
Nitekim Gül, daha çok bir başbakana yakışan irade ve inisiyatifi sergiliyor. Kuveyt seyahatinde “reform gündemine dönmeyi” vaat ediyor. İstikrar ve güven mesajları veriyor. Erdoğan’ın “cadı avı”na karşı çıkıyor. Toplumun huzur-güven ve istikrar arayışına tekabül eden ve yeni bir başlangıç ilham eden mesajlar bunlar. Temiz bir sayfa açmak için hem aktörler hem de fırsatlar hazır.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına geçebilmesi, yani % 50 oyu garantilemesi Gül gibi, istikrar ve güven için inandırıcı bir denge adamının duruma vaziyet etmesine bağlı. Sonuç olarak sınıfın sürekli maraza çıkartan çocuğu sınıf başkanı olacak ve herkes rahat bir nefes alacak. Cumhurbaşkanının şoför koltuğunda sadece frene basma imkânı var. Erdoğan gaz pedalından ve direksiyondan uzaklaşmış olacak; elindeki araçlarla kuracağı dengenin diğer ucunda Gül’ün yer alması, % 50’yi garantilemenin de vazgeçilmez şartına dönüşecek. Cumhurbaşkanlığı makamına yükselirken Erdoğan’ın geride bıraktıklarını güvenceye alması lazım. Kapanmayacak olan yolsuzluk dosyalarını kastediyorum. Bu dosyaların açılmaması için Başbakanlık makamının üzerinde çok ağır bir ismin oturması gerekiyor.
Toplum Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün işaret ettiği gibi çok gerildi. Türkiye bu baskıya daha uzun süre dayanamaz ve gerilim fay hatlarını her an tetikleyebilir. Geniş çaplı bir uzlaşma atmosferine ve biriken basıncın boşaltılmasına ihtiyaç var. Erdoğan, seçimlerdeki asıl başarısını ekonominin hassas dengelerini muhafaza etmesine borçlu. Bundan sonra da ekonominin güven ve istikrar ortamının kurulmasına ve sürdürülmesine ihtiyacı var. Bu ortam mevcut değil; ama yeniden oluşma ihtimali mevcut. Piyasalar bu ihtimali satın aldıkları için işler yolunda görünüyor. Yalnız bu şartları gelecek yıla sarkacak bir seçim beklentisi ile muhafaza etmek pek mümkün değil. Bu yüzden genel seçimlerin cumhurbaşkanlığı ile eşzamanlı yapılması bir ekonomik mecburiyet hükmünde.
Barış süreci kurumsallaştı. Bu kurumsallaşma büyük ölçüde Kürt siyasetçilerin eseri; ama onlar da kendi eserlerinin esiri durumundalar. BDP, referanduma dönüştürdüğü seçimlerden özerklik çıkartacak bir sonuç elde edemedi. Bu seçimler Türkiye’nin entegrasyonu adına ileri sonuçlar verdi. BDP, cumhurbaşkanlığı seçiminde elinde anahtar, kapı kapı dolaşabilir. Önemli olan sonucu belirlemesinden önce, Türkiye siyasetinin vazgeçilmez bir unsuru haline gelmesi. Kürt siyaseti itibar kazanırken, bu işten en çok Türkiye kârlı çıktı.
Çankaya Köşkü, Türkiye’nin en iyi korunan yerlerinden biri. Erdoğan için çok korunaklı bir yer; aynı zamanda Türkiye’nin geri kalanı için de. Neticede hepimiz korunmuş olacağız. Öyleyse cumhurbaşkanı Erdoğan olacak.
Yorum Yap