- 13.05.2014 00:00
Başbakan, hafta sonu Afyon kampında partisinin milletvekillerine ayar çekiyor: “Susanı tarih affetmeyecek” diyor ve tabiatıyla kendisinin de “affetmeyeceğini” ekliyor.
Konu ‘paralel yapı’ olduğuna göre, ‘susanlar’, liderlerinin ‘cadı avı’na iştirak etmeyenler. Üslup oldukça kişisel ve duygusal. “Bana, aileme, arkadaşlarıma, davalarıma saldırıldığında susanlar olabilir ama onlara diyorum ki...” Susanlar kimler? Erdoğan’ın kendisine, ailesine, arkadaşlarına ve ‘davalarına’ sahip çıkmayıp geride duranlar. “Cadı avıysa cadı avı”; Erdoğan’ın pervası yok. “Evet biz bu cadı avını yapacağız” derken yanında olmayanlar. Daha kötüsü var. Suç, şecaat anında ortalığa dökülüyor. “Arkadaşlar eğer bu ülkeye ihanet edenlerin bir görevden alınıp bir başka göreve atanması cadı avıysa...” açıklamasından ne anlamamız lâzım? Görev yerleri değiştirilen on bini aşkın polis başta olmak üzere, yolsuzluk soruşturmalarını durdurabilmek için tayin edilen herkes hem ‘cadı’ hem de ‘vatan haini’. ‘Susanlar’ için sorun bitmiyor. Adam vatan haini ise neden başka göreve atıyorsun? Kuralım Kızılay’a sehpaları, sallandıralım gitsin...
Cumhurbaşkanları, milletvekillerine böyle ince ayar veremedikleri için, bu toplantının bir benzeri muhtemelen artık olmayacak. Sıkıntı da burada. Bu kadar çok ‘susan’ın içinden yukarıya çıktığınız zaman, oturduğunuz koltuğun altındaki zeminin pek sağlam kalması mümkün değil. Erdoğan’ın çevresindeki yarım düzineyi geçmeyen ‘silahşor’ dışında, AK Partililer liderlerinin açtığı savaşa katılmadılar. Kabinedeki bakanların ezici çoğunluğu bile ne cadı avına iştirak etti ne de ‘paralel hikâyeleri’ anlattılar. Bırakın susmayı, aralarından “kanıt olmadan paralel yapı suçlaması yapılamaz” diyenler, “yolsuzlukların mutlaka soruşturulması gerektiğini” söyleyenler bile çıktı. Hükümette ve partide ‘susanlar’ değil, ‘konuşanlar’ parmakla gösterilecek kadar az. Sebep, Erdoğan’ın sözlerine yansıyan aşırı kişisel tavır. ‘Kendisine, ailesine ve arkadaşlarına’ yönelik hesap, rüşvet ve yolsuzluk gibi akçalı bir sorundan değil de, kendisinin çoğul olarak sahip çıktığı ‘davalar’dan memlekete ve siyasete dair bir tanesi olsaydı AK Parti içinde bu kadar çok ‘susan’, herhalde olmazdı.
Erdoğan, kişisel bir savaş veriyor. Partideki suskunluk, bu savaşın kişiselleştiğini alenileştiriyor. Erdoğan’ın elindeki güçle seri muharebeler kazanması mümkün, ama savaşı kazanamayacağını siyasete ve devlet işlerine aklı eren herkesin kavraması normal. Etrafında gürültü yapıp kendini göstermeye çalışanlar, fırsatların savaşlarda çoğalmasına umut bağlayanlar.
‘Paralel’ edebiyatı, köşeye sıkışan politikacılara özgü ‘düşman yaratma’ projesi idi. Bu tür projelerin zaafı kendi içindedir. Bütün karizmanızı, inandırıcılığınızı ve güvenilirliğinizi masaya sürüp, elinizdeki medya araçlarını sonuna kadar istismar edip toplumu ‘cadı avı’na çıkmaya ikna edebilirsiniz. Ancak zaman içinde avcı av olmaya başlar; çünkü iddianızın altını dolduramadığınız zaman, sadece hayalet oyuncağı değil, bütün inandırıcılığınızı da kaybedersiniz. Erdoğan suyu geçerken at değiştirmiyor; cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasını da paralel hayaletin üstüne inşa ediyor. Bu kadar suskun adamı varken ve kendilerine son kez “susmayın” denmişken insanlar neden konuşsun? Fırtına dinmek üzere.
Hayat, talih ve yetenekler birini lider koltuğuna oturtur; karizma bizim uydurmamız, liderler de insandır, insanî zaaflarla malûldürler. Erdoğan, kapasitesinin sınırlarını zorlayarak kişisel bir savaş veriyor. Kendisini, ailesini ve yakınlarını koruyor. Sebep ise iktidarını sürdürmek, elindeki gücü çoğaltmak adına hukukun dışına çıkması. Yolsuzluk soruşturmalarının temelinde, Başbakan’ın kontrolsüz güç arayışları vardı. Hukuksuzluğu örtmek için hukuka topyekûn savaş açıyor. Kavgası kişiselleştikçe, kendini kaptırıyor, ölçüleri kaybediyor. Danıştay’daki fevriliği, kavgasının kişiselliğine dair bir işaret değil miydi?
‘Susanlar’ eninde sonunda konuşmaya başlayacak. Herkesin bir hesabı var. Bu hesapların toplamı ile Başbakan’ın kişisel hesabı arasındaki açı giderek büyüyor. Doğru zamanlama, siyasetin püf noktasıdır. Zaman olgunlaşmaya devam ediyor.
Yorum Yap