- 5.06.2014 00:00
“Hakaretin şehveti” diyor, dünkü yazısında Yalçın Akdoğan; muhalefeti “nefes alır-verir gibi” iktidara karşı hakaretler, aşağılamalar sıralamakla suçluyor. “İktidarın gücü” işte bu yüzden küçümsenmemeli.
Muhalefet partilerinin tatsız-tuzsuz ve salt retorikle sınırlı eleştirileri zaman zaman bel hizasının altına iniyor; ancak bedihî bir hakikat ki, hiçbiri bu alanda Başbakan’ın eline su dökemez. Sadece salı günkü grup konuşmalarından hareketle bir karşılaştırma yapılsa “hakaret”, “aşağılama”, “tahfif” kategorilerinde kim tartışmasız galip gelir? Bu hafta Başbakan’ın “CHP haşhaş almaya başladı” lafına mukabele edebilmek için, sizce Kılıçdaroğlu’nun kaç fırın ekmek yemesi gerekir? İktidar mı daha keskin, yoksa muhalefet mi?
Bu karşılaştırmadan çıkacak tablo, iktidar ve muhalefet arasında ters yüz olmuş dengenin önemli bir göstergesi. Yumurta küfesi kimin sırtında? Yumurtaları kırmadan taşıma, yani ülkeyi istikrar ve barış içinde tutma sorumluluğu kimin üzerinde? İktidarın mı, muhalefetin mi? Nasıl olsa her ikisi de sandığın ürünü değil mi?
“Demokrasi sadece sandık değildir” sözünü reddeden bir Başbakan tarafından yönetiliyoruz. Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında geçen sene Gezi eylemleri sırasında patlayan ince ve örtülü polemiğin özü “sadece” lafzında düğümlenmişti. Demokratik yönetimin, içinde sandığın işlev üstlenmediği yüzlerce çeşidi var: Katılımcı demokrasi, çoğulcu demokrasi, sosyal demokrasi, iktisadî demokrasi, doğrudan demokrasi, radikal demokrasi vs. vs. Sandık, temsilî demokrasinin ve temsil kurumunun getirdiği bir mecburiyet. Sandığa temsilcilerimizi seçmek için müracaat ediyoruz. Temsilî demokrasiyi işlettiğiniz sürece sandıktan vazgeçemezsiniz ve başka hiçbir şey sandığın yerine geçemez. Ama hiçbir zaman “demokrasi sandıktan ibarettir” hükmüne de ulaşamazsınız. “Demokrasi sandıktan ibarettir” derseniz ortaya demokrasi (demos ve kratos) çıkmaz; sadece çoğunlukçuluk veya “azınlığın yönetimi”nin sayılarla değişen muadili olan “çoğunluk yönetimi” çıkar. Başbakan bu hafta grup toplantısında aynı sözü tekrarlarken bu sefer sonunu “demokrasi sadece sandıktır” diye bağlamak yerine “demokrasi sandıktan geçer” diyerek durumu demokrasiye inananlar için katlanılır hale getirdi. Söylediği doğru: Demokrasi -tabii temsilî demokrasi- eninde sonunda sandıktan geçer. Sandık demokrasinin olmazsa olmazıdır; ama her şeyi değildir. Çoğunluğun dışında kalanların, hatta iktidar partisine oy verip de, bazı kararlarını onaylamayanların veya fikrini değiştirenlerin devlet gücü karşısında korunması için temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması ve anayasal koruma sağlanması gerekir.
Demokrasinin merkezinde yer alan sandık ortaya bir iktidar, bir de muhalefet çıkarır. Sandık vazgeçilmez olduğuna göre, sandıktan çıkan muhalefet de iktidar kadar meşrû, makbul ve değerli olmalıdır. Buraya kadar her şey normal. Muhafaza edilmesi gereken bir nizam, çözülmesi gereken sorunlar ve verilmesi gereken kararlar var. Sandıkta cevabını aradığımız “kim yönetecek?” sorusu, aslında “koca yumurta küfesini kim taşıyacak?” sorununu çözüyor. Sandıktan çıkan iktidar, yumurtaları kırmadan bu küfeyi taşımak zorunda. Sorumluluk iktidara ait. Muhalefet eleştirecek, kontrol edecek, denetleyecek, parlayıp gürleyecek, ortalığı yıkacak. Hükümet dengesini kaybetmeden küfeyi, içinde tek bir yumurtayı çatlatmadan taşıyacak. Peki taşıyor mu? Sorunun cevabı içinden geçtiğimiz krizin en temel çarpıklığını veriyor.
Manzara tamamıyla ters. Yumurta küfesi muhalefetin omuzlarında. Başbakan sandık üzerindeki kontrolünü, ülkeyi gererek, kutuplaştırarak sürdürüyor. Düşmanlar icat ediyor, sonra emrindeki propaganda araçlarını kullanarak bu düşmanları şeytana dönüştürüyor. Yatsı geçip, mum söndükten sonra bile devam eden “yakında açıklayacağız” sözlerini anlamlı kılan sadece medya gücü. Dış güçler, paralel yapı, hainler ve ajanlar ortalıkta cirit atınca, haliyle Başbakan’a geniş bir muhalefet alanı açılmış oluyor. İşte bu yüzden muhalefet partileri, muhalefet konusunda bile Başbakan ile rekabet edemiyor. Sandık her şey olduğuna göre, yumurta küfesi Muhalefet’in sırtında. Bizler de yine mecburen kırılan yumurtaların hesabını onlardan soracağız. İktidarda iken bile muhalefet edebilmenin siyasette ne büyük lüks olduğunu tahmin bile edemezsiniz.
Yorum Yap