Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE Gazete: Zaman GAZETESİ

‘Ahitleşme’ ve ‘Paralel yapı’

  • 29.08.2014 00:00

 Davutoğlu’nun kullandığı “ahitleşme” tabirinden, iki taraf arasındaki muahedeyi yani bir sözleşmeyi veya doğrudan gelecekte vefa gösterilecek bir “söz”ü de çıkartabilirsiniz.

Yine de ahitleşme için tek taraflı bir teminat değil, karşılıklı mükellefiyetler lazım. Bu yüzden “Davutoğlu ne söz verdi?” sorusunun muadili olarak “Erdoğan ne söz verdi?” karşılığı var. Hareket noktasındaki küçük bir açı farkı, kısa zaman sonra aradaki farkı fersah fersah büyütür. Öyleyse cevabı, daha ilk günden görünen açı farkında bulabiliriz.

Erdoğan “camdan”, Davutoğlu “candan” konuşuyor. Bu fark basit bir hitabet yeteneği farkı değil. Prompter’den akan bir metni, uygun jest ve mimiklerle seslendiren bir hatibin hata yapma ihtimali yoktur. Hata yapmaktan sadece kötü hatipler değil, hatası olanlar da korkar. Davutoğlu kavramlarla ve sağlam bir muhakeme ile ve elinde hazır bir metin olmadan konuşuyor. Hocalık tecrübesi ve birikimi, siyaset meydanındaki bu hitabet maharetini açıklamak için yeterli değil. Bu kadar doğal, rahat ve “candan” bir hitabet içinizin ve dışınızın bir olmasını elzem kılar. Zihindeki gerçekler ile ağızdan çıkanlar arasındaki mesafeyi hazır metinler kapatır; kitlelerin karşısında lafı dolandırıp, döndürüp kürsüden dinleyenlere aktaran kişinin hata yapma, tutarsızlığa düşme ihtimali yüksektir. “Metne bağlı kalmak” daha çok işi ile lafı çelişenler ve yalan söyleyenler için gereklidir.

Davutoğlu ve Erdoğan konuştu. Biri irticalen, diğeri (tartışılmaz hitabet yeteneğine rağmen) prompterdan konuştu. Biri zihnindekileri aktardı, diğeri metni. “Ahitleşme”de yer aldığı anlaşılan kritik tartışma konuları hakkında söylediklerini karşılaştırdığınız zaman, aradaki farkı yakalamak çok zor değil.

Davutoğlu’nun Erdoğan gibi geniş yer ayırdığı “paralel yapı”dan anladığı bir hayli farklı. Adaylığının ilan edildiği toplantıda yaptığı teşekkür konuşmasında, “ister paralel yapı ister başka bir güç” diyerek, Erdoğan’ın koyduğu nokta hedefi dağıtmasının tesadüf olmadığı anlaşıldı. Davutoğlu “paralel yapı” ile, bürokrasi özellikle de yargı içinde hükümet politikalarına

etki etmeye çalışan bir kliği kast ediyor. “Bürokrasiyi ele geçirip siyasî otoriteye şantaj yapma” sözünün, Erdoğan’ın “ajanlar”, “casuslar”, “hainler”, “haşhaşîler”le bağlantısını kurmak çok zor. Davutoğlu’nun tarifinden anladığımız şu: Kendilerini devletin sahibi olarak gören bürokrasi içindeki güçlü bir hizip, beğenmedikleri hükümet politikalarını değiştirmek için ellerindeki araçları kullanmışlar. 17 ve 25 Aralık soruşturmalarını ise açığını yakaladıkları hükümeti köşeye sıkıştırmak için bir “şantaj” aracı olarak devreye sokmuşlar. Devlet içinde siyasetçi-bürokrat kavgasının ileri bir örneği. Davutoğlu bu duruma “devlet otoritesinin parçalanması” olarak itiraz ediyor ve devlet iradesindeki tekliği savunuyor.

Böyle bir çatışma gerçekten oldu mu? Bürokrat kanadı kim temsil etti? Hükümet “şantaj” malzemesini nasıl imal etti ve ellerine verdi? Bu “şantaj” malzemesi gerçekten hükümeti rehin alacak kadar yıpratıcı mıydı? Bu sorulara 17 ve 25 Aralık soruşturmalarına ve ortaya dökülüp saçılan dinleme kayıtlarına bakarak cevaplar verebilirsiniz. Ancak, Davutoğlu’nun sözlerinde hiç yer almayan ayrıntı, Erdoğan’ın “paralel tezler”inin temel hareket noktası. Davutoğlu, devlet içindeki otoriteyi paylaşmaya çalışan ve bunun için “şantaj” yapan soyut mahfillerden bahsediyor. “Pensilvanya’daki zat”, “Haşhaşîler” gibi hedef ve tahkir ihtiva eden ibareler kullanmıyor.

12 Ekim’de HSYK seçimleri var. Bu seçimlerde tarafsız ve bağımsız yargıya vaziyet eden bir HSYK yönetimi ortaya çıkarsa, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarının kapalı duran dosyaları yeniden açılacak. “Ahitleşme”nin asıl konusunu işte bu seçimler teşkil ediyor ve Selef ve Halef’in konuşmasında bu yüzden önemli bir yer tutuyor. Erdoğan yargıyı toptan “Haşhaşî” olarak niteliyor: Hatlar çok belirgin ve keskin. Davutoğlu ise bu seçimlere “zinhar, olması gerekenden fazla bir önem atfedilmemelidir” diyor.

Herkesi tek bir torbanın içine sokmak yerine başlangıçtaki bu açı farkını yakalamak geleceği öngörmek adına daha sağlıklı değil mi?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Yerel Haber (www.duzceyerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar