- 3.10.2014 00:00
Kimse Yok mu'ya yapılanı, arsa haberleri eşliğinde okumayı deneyin. İzmir'deki arsanın değeri bir imza ile 20 kat artmış; üzerine yapılacak AVM'den sonra bu fark yüz katına çıkacak.
Bir koyup yüz kazananların gözünü kan bürür, önlerine çıkan her engeli yıkıp geçer. Dahası, dürüst adamın varlığı bile hırsızı çileden çıkartmaya yeter. Türkiye'yi yıllarca meşgul eden Deniz Feneri hadisesini hatırlayın. Hayır işlerinde bile şaibe altında kalanlar Kimse Yok mu'nun varlığına nasıl tahammül edecekler?
Cemil Çiçek durup dururken "yolsuzluklar büyümeyi engelliyor" demedi. Laf çok ağır bir laf ve hedefinden Erdoğan var. Adalet Bakanı, Cumhurbaşkanı'nın, parti sözcüsünün ve kabinedeki refikinin HSYK seçimleri için tekrarladıkları tehditlere katılmadı ve sonuca saygı göstereceklerini söyledi. Bülent Arınç'ın "kamu yararına dernek" statüsü kaldırılan Kimse Yok mu için dile getirdiği protestoyu da bir kenara not etmeli. Bank Asya konusunda Başbakan'ın, Ekonomi ve Maliye bakanlarının Cumhurbaşkanı'nın keyfîliğine karşı çıkan "hukuktan yana" tavırlarını hatırlayalım. Demek ki "kimse yok mu?" diye sorduğunuzda "var, var" cevabını veren birileri var. Çoğalan bu "var" cevaplarını son zamanlarda çoğalan arsa haberlerinin yanına koyalım. Rant oligarşisi panik halinde saldırıya geçmiş durumda; demek ki gücün ellerinden kaydığını düşünüp acele ediyorlar. Artan hukuksuzluklar bu telaşın eseri olamaz mı?
Fatih Üniversitesi'ne giden otobüslerin hatlarını iptal ediyorsunuz. Belediyenin yetkilerine dayanarak okulun tabelasını kaldırıyor, içinden yol geçiriyorsunuz. Neden bu hukuksuzluklar, bu zulüm, rant şebekelerinin yuvalandığı belediyelerde yoğunlaşıyor? Rantın ilk ve son kapısı belediyeler olduğu için değil mi? Birileri tekerlerine çomak soktu, düzenleri eskisi gibi işlemiyor. Kısa günün kârı peşinde koşanlar çomağı çıkartınca eski soygun düzenlerinin yeniden işleyeceğini düşünür. Hırsız güç sahibi olduğu için aklı yettiği kadar hıncını çıkartacak; belediyeye ait küçük arsada onca define bulan sonradan görmeleri görgü kuralları mı durduracak?
Sebep bir türlü yürümeyen yolsuzluk soruşturmaları olduğuna göre Türkiye'de son on ayda iktidar cephesinde değişen nezaket ölçülerini ortaya dökülüp saçılan kirli çamaşırların mahcubiyetinin zamanla yüzsüzlüğe dönüşmesine bağlamalısınız.
Yolsuzluklar iktidar cephesinde bir kriz doğurdu. Bazıları bu krizi fırsata çevirdi. Suçu örtbas ederek suça ortak olanlar arasında nezaket kuralları işlemez. Devlet rantı ile çarkları dönen medyada görev alanlar için ölçü diye bir sorun zaten yok. İşveren sıfatıyla memnun edecekleri bir tek muhatap var ve onun da ne istediği belli. Kalemin ucunu bileyince, inandırıcılığın sınırlarını fersah fersah aşmanın bir sakıncası da kalmıyor. Ödünç silahla ava çıkıyorlar. Çıkardıkları ses, hedefi vurmaktan daha önemli. Ölçüyü onlar koyunca, lidere doğuştan bağlı olanlara bu ölçülere uymaktan başka çare kalmıyor. Davayı yüzüstü bırakmak yerine, maslahata uymak daha mantıklı görünüyor.
17 Aralık'tan sonra siyaset semalarında yükselişe geçen yıldızlara bakın. Ağzını doldura doldura "paralel yapı"ya savaş açanlar kariyerlerinin altın fırsatını yakalamışlar. Bu kadar zahmetsiz, bu kadar kestirmeden paraya ve şöhrete ulaşmak başka ne zaman mümkün olacak?
Güç bu tarafta, iktidar dizginleri hâlâ yolsuzluk iddiaları altında ezilenlerin ellerinde. Devlette ikbal arayanlar için kendini gösterme fırsatı. "Paralelci" diye birinin ayağını kaydırıp post kapma imkânları var. 28 Şubat'ta irtica jurnalleri yapanlar bugün aynı sınırlı kelime dağarcığı ile "paralelci" jurnalleri yapıyor. Üniversite camiasında emeğiyle, yeteneği ile temayüz edememiş kifayetsiz akademisyenler mesleklerinin altın çağını yaşıyor. Başka türlü safdışı bırakamayacağı meslektaşını "paralelci" diye tek kalemde harcıyor.
Artan arsa yolsuzluğu haberleri ve Kabine'nin kendi içinde ve Cumhurbaşkanı ile uyumsuzluğu hassas dengelerin altının üstüne geldiğini gösteriyor. Cumhurbaşkanı hükümetten rol çalarken, kendi ekibine "güç bende" mesajı veriyor. Oligarşi ise artık zor ayakta duruyor. Demek birileri de, umut da var hâlâ.
Yorum Yap