Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE Gazete: Zaman GAZETESİ

‘Paralel paranoya’ tedavi edilebilir mi?

  • 23.11.2014 00:00

 Sıkıntı şurada: Bu tür “paranoid şizofreni” vak’alarını, çevre faktörlerini kontrol altına alarak tedavi edemezsiniz. Meselâ diyelim ki, bütün yolsuzluk dosyalarını kapattınız, tek bir yolsuzluk haberinin bile gün yüzüne çıkmasına izin vermediniz, daha ileri gidelim “yolsuzluk” lafını bütün dillerdeki karşılıkları ile beraber lügatlerden sildiniz? Sonuç? “Paralel paranoya” sona erer mi?

Dün Sabah’ta yer alan (Bülent Korucu’nun tarif ettiği HPBT tarafından üretilen) bir “paralel” haberi, bu paranoyadan ekmek yiyen onca insan varken, durumun umutsuz olduğunu ispatlıyor. “Maliye sınavında paralel oyunu” haberi, özetle “paralel” yaftasının, paralelciler tarafından dile getirildiğini öne sürüyor. Bu yüzden birçok vergi müfettiş yardımcısı mağdur olmuş. Paranoya o kadar kuvvetli ki, haberi yazan “paralel” fişlemesine göre işlem yapıldığını itiraf ettiğinin farkında bile değil.

“Paranoid şizofreni” vakaları, bu dünyaya özel olarak gönderildiğine, fevkalbeşer yetenekleri olduğuna inanırlar. Liderlik iddiasını, gerçek dışı düşüncelerini başkalarına kabul ettirerek kanıtlamaya çalışırlar. Güç zehirlenmesinin yol açtığı bu türden vakalara hiyerarşinin sıkı işlediği mesleklerde çok sık rastlanır.

Afrika, Hizmet Hareketi’nin hayalleri gerçeğe dönüştürdüğü bir coğrafya. Anadolu’dan kalkıp giden öğretmenler, doktorlar, işadamları, mühendisler mucizelere imza atmışlar. Çok sık rastlanan bir tablo: Bir Afrika ülkesinde bir Türk okulunda veli toplantısı yapılması, o ülkenin bakanlar kurulunun toplanması anlamına geliyormuş. Bu iş sevda işi. Ancak karşılık beklemeden gönlünü bu işlere verenler bu yüksek başarıyı yakalarlar. Erdoğan çok geç kalmış. Türk okullarının ne kendini kanıtlamaya, ne de iftiraya cevap vermeye ihtiyaçları var. Eser, hem de eğitim gibi en hassas alanda ortada dururken müellifi hakkında kimse şüphe beslemez. Erdoğan’ın kendi itibarını “he he yav” cinsinden bir alaya konu etmesi, Türkiye adına üzücü.

Sarf ettiği cümlelerin üzerinde tek tek titizlikle durulmuş olması neticeyi değiştirmiyor. Misafir olduğu ülkeye hizmet götürmüş kendi vatandaşlarını “tehlikeli yapılanma”, “ajan” “tehdit” diye jurnalleyen bir politikacıyı kim ciddiye alır? “He he yav” muhabbeti, kendi aralarında “ayağına fena basmışlar herhalde”, “bu kadar öfke duyduğuna göre açığı büyük” muhabbetiyle devam eder. Yeryüzünde hiçbir yerde hiçbir kimse, kendisine hizmet getiren ve yıllardır yakından tanıdığı insanları, etrafına kin, öfke ve kıskançlık saçan bir politikacının laflarıyla tartmaya kalkmaz. Ülkesindeki açığını, dışarıya taşıdığı paranoyalarla kapatmaya kalkanı dünyada kimse ciddiye almaz. Sadece biz, Afrika’nın bir ucunda dışa vurulan bu kin ve öfkenin sebebini kavrayabiliriz. Cumhurbaşkanı Afrikalı liderlere değil, bize mesaj veriyor. Bir türlü üstünü örtemediği yolsuzluk soruşturmaları ve gündemini dışarıya taşıdığı “paralel paranoyası” ile kapatmaya çalışıyor. Demek ki delik hâlâ çok büyük. Önüne gelen bilgiler pek iç açıcı olmasa gerek.

Paranoya aklı ve muhakemeyi iptal eder. Sorun başka yerde içinden çıkılmaz hale geliyor. Erdoğan Afrika’da Ortaklık Zirvesi’nde kendi sivil vatandaşlarını ispiyonlarken, TBMM bir başka Afrika ülkesi olan Mali’ye asker göndermeye izni veren tezkereyi kabul ediyor. Erdoğan’ın Fransa Devlet Başkanı Hollande’a verdiği sözün eseri olan sembolik anlamı yüksek bir diplomatik teşebbüsle karşı karşıyayız. Ne Hükümet’in, ne de TSK’nın bu konuda bir hazırlığı olmadığı anlaşılıyor.

“Paralel paranoya”, iki bin odada, sessiz sedasız paralel bir devlet yapılanması inşa ediyor. Herkes Ak-Saray’ın sadece maliyetine takılıyor; hâlbuki o kadar odada devletin hangi işinin görüleceğini sormamız lazım. “Paranoid şizofreni”ye teslim olmuş paralel devlet yapısının yol açacağı tehlike o odalarda büyüyecek.

Gücün, yönetme hırsının, kin ve kıskançlığın egemen olduğu “paranoid şizofreni”nin gerçek dışı dünyasını akıl ölçüleriyle tartamazsınız. Tedavi de mümkün değilse? “Paralel paranoya”, siyasi analizcilerin değil, eski ismiyle asabiyecilerin uzmanlık alanında tartışılmalı. Sakın “Bu kadar saçmalık olur mu?” demeyin. Daha fazlası bile mümkün. Tedavi şart.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Yerel Haber (www.duzceyerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar