- 6.03.2015 00:00
Yapmaz. Halkın hata yapmasını engelleyen, bu soruya “yapmaz” diye açık ve kesin bir cevap vermektir. “Yapar” dediğiniz zaman, henüz rüşdünü ispatlamamış küçük bir çocuğa vasî aramak zorunda kalırsınız. Demokrasiyi rafa kaldırır ve bir vesayet düzeninin taşlarını döşemeye girişirsiniz. Halk hata yapmaz, ve göreceksiniz 7 Haziran’da da yapmayacak.
7 Haziran’da AK Parti üzerindeki tozu-toprağı silkeleyip kurumsal kimliğini sandığa sokabilecek mi? Hiç olmazsa son genel seçimdeki fabrika ayarlarına dönebilecek mi? İktidar partisi üzerinde ağır bir yolsuzluk yükü ve bu yükten sıyrılmak için peş peşe işlediği suçlarla seçime giriyor. Davutoğlu bu yüklerden kurtulmak için hâlâ bir çıkış yolu arıyor. Yara soğudu, akla karanın birbirinden ayrılacağı çok tecrübe yaşandı. Alın size en son tecrübe: Yolsuzluk soruşturması yürüten savcıların ve hakimlerin yargılanması karşısında vatandaş tepkisiz kalır mı? 30 Mart ve cumhurbaşkanlığı seçimi sular bulanık iken yapıldı, şimdi ortalık durulmuş vaziyette. Bir tek kişinin suç bastırma operasyonlarına daha ne kadar tahammül gösterebiliriz. Laçkalaşan hukuk düzeni ile kendimizi ne kadar güvende hissedebiliriz?
Seçmen davranışı elbette yolsuzluk-hırsızlık gibi tek değişkene indirgenemez. “Seçmen şöyle düşünüyor” türünden genellemeler ise her zaman yanlış sonuçlar verir. Toplumsal yelpaze çok geniş. 53 milyon seçmen, 7 Haziran’da sandık başına gidecek ve bu 53 milyon oyun sayılması ile Meclis’teki sandalyeler sahiplerini bulacak. Ancak sonuç çok küçük bir dilimin yön değiştirmesi ile mümkün. Sadece 2,5 milyon civarındaki oy, yani % 5’lik seçmen kitlesi, iktidar-muhalefet denklemini alt-üst edebilir. Kamuoyu araştırmaları kırılgan bir oy dağılımı tablosu çiziyor ve bütün mücadelenin bu küçük dilim üzerinde sürdüğünü gösteriyor. Demek ki nispeten istikrarlı görünen % 95’in değil, % 5’in tercihi ile her şey değişecek. Halkın % 95’inin hata yapıp yapmadığına işte bu % 5 karar verecek. “Halk hata yapar mı?” sorusuna vereceğiniz cevap bir anda nasıl değişiyor, öyle değil mi? Demokrasi sayıların rejimi, en önemli sayılar ise hep partiler arasındaki gidip-gelen oyların toplanmasıyla ortaya çıkıyor.
“Halk hata yapar mı?” sorusunu bir de “temsil” süzgecinden geçirmek lâzım. Demokrasi fiilen, temsil kurumu ile işliyor. Temsil düzeninde, temsilcilerde sorun varsa, halkın iradesi kendini gerçekleştiremez. Temsil sadece iktidarda işlemiyor, muhalefet demokrasi için vazgeçilmez olduğuna göre, orada boşluk olmamalı. Muhalefetin etkisizliği ve alternatif oluşturma eksikliği demokrasiyi rafa kaldıracak ölçüde sakatlık doğurur. Öyleyse hatayı halk değil, temsilciler, yani muhalefet yapabilir.
Öbür taraftan halkın yüzde yüz hata yaptığını düşünenler için demokrasi içinde tek çözüm var: Halkın hatasını düzeltmesini beklemek. Demokrasi yavaş işleyen ve maliyeti yüksek bir siyasî düzendir; gücünü ve üstünlüğünü yerine başka bir şeyin konulmasının imkânsızlığından alır. Halkın hata yaptığından emin olduğunuz zaman bile alternatifiniz yok. Hata yaptıysa bedelini yine kendisi ödeyecektir. Sizin hata dediğiniz şey, halkın çıkarlarına aykırı değil mi? Maliyetine katlanınca herkesin hata yapma hakkı var. Demokrasi bu hatayı düzeltme yolunu açık tutan tek rejim.
Demek ki halk 7 Haziran’da hata yapmayacak. Akan su eninde sonunda yatağını bulacak.
İhtiyacımız olan tek şey, seçimin adil ve eşit şartlarda yapılması. Eğer iktidar, ezici bir medya ve para gücü ile seçime giriyorsa, demokratik seçimlerden kimse bahsedemez. Devlet rantı ile dönen gazeteler, kamu reklamları, televizyonlar artık sadece medya ile sınırlı bir sorunu değil, seçimin demokratik olup olmadığını belirleyecek temel kıstas durumunda. Gazetecilerin tutuklandığı bir ülkede kimse eşit ve adil seçimden bahsedemez.
Halk hata yapmadığı gibi yapılan hataları da, haksızlıkları da mutlaka düzeltir.
Yorum Yap