- 19.12.2020 00:00
Bir parti hakkında açılan kapatma davasına ilişkin ilk yazımı 1997’de yayınladım. Mülkiyeliler Birliği Dergisi’ndeki yazının başlığı, ‘Refah Partisi’nin Kapatılma Davası’ idi. Üzerinden ‘yirmi üç’ yıl geçmiş. Sonrasında hem İslamcıların hem de Kürt siyasal hareketinin partileri hakkında açılan kapatma davaları hakkında, tümüne karşı çıkan yazılar kaleme aldım. Karşı çıkışımın tek nedeni, yalnızca iddianamelerin kabul edilemezliği değildi. Siyasal/toplumsal sorunların mahkemede çözülemeyeceği yönündeki düşüncemdi. Hâlâ aynı kanıdayım.
Ve Türkiye’de, hâlâ aynı konu tartışılıyor, üstelik çok daha vahim sözcükler ve akıl fikir almaz ithamlar, tehditlerle. Bazen sanki geçmiş yirmi üç yılı hiç yaşamamış gibi hissediyorum. Herhalde bu satırları okuyan ve benden daha fazla yaş almış büyüklerimiz, acı bir gülümsemeyle “O da bir şey mi, biz geçmiş seksen yılı hiç yaşamamış gibiyiz” diyordur.
Diken’de başladığım ‘hükümet sistemleriyle’ ilgili yazı dizisinin ilerleyen bölümlerinde ‘parti yasakları’ konusuna, ‘siyaset-hukuk ilişkisi’ ve ‘yargı kararları’ bağlamında değineceğim için burada uzatmıyorum. Ayrıca, HDP’ye bir dava açılacağını da sanmıyorum. Bu bir tahmin kuşkusuz, yanılabilirim.
Bir süredir, milyonlarca oy almış ve TBMM’nin üçüncü partisi konumundaki HDP hakkında, daha önce pek tanık olunmamış bir terminoloji ile yorumlar yapılıyor. TBMM’deki ya da TBMM dışındaki her parti kadar yasal konumdaki bir siyasi partinin amblemi, ‘bomba’ fotoğrafıyla değiştirilebiliyor bir TV kanalında. İktidar ittifakının küçük ortağının temsilcileri, HDP’nin ‘itlaf edilmesi gereken bir haşerat sürüsü’ olduğunu dile getirebiliyor.
Okuyacağınız yazı, üzerine ne söylense yetersiz kalacak söz konusu söyleme dair değil. Ola ki bir dava açılırsa o davanın hukuksal değeri ve sonuçlarını merak eden okura, kısa bir bilgi notu mahiyetinde.
1. HDP’nin kapatılması gerektiğini düşünenler, mütemadiyen ‘iktidarı’ göreve çağırıyor. Davayı açacak olan makam Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı. (md.98-100) Başsavcı, davayı üç şekilde açabilir.
a) Re’sen
b) Bakanlar Kurulu kararı üzerine Adalet bakanının istemiyle. 1983 tarih ve 2820 sayılı SPK’deki ‘Bakanlar Kurulu’ ibaresi değiştirilmemiş. Artık bir ‘bakanlar kurulu’ olmadığına göre, ‘devlet başkanı’ karar verirse, adalet bakanı cumhuriyet savcısından kapatma davası açmasını talep edebilir. Yani şu anda aynı zamanda bir partinin genel başkanı olup Anayasa’ya göre ‘tarafsızlık’ yemini etmiş cumhurbaşkanı, diğer bir partinin kapatılmasına karar verip bunu adalet bakanı aracılığıyla talep edebilir. Okuduğunuz cümleye fazlaca anlam vermeye çalışmayın lütfen, ileri demokrasiden kaynaklanıyor.
c) Bir partinin talebi üzerine. TBMM’de grubu bulunan bir partinin genel başkanı da başsavcılığa yazılı olarak başvuru yapabilir. Hal böyleyken MHP’nin, HDP’nin kapatılması için bizzat başvuru yapmak yerine sürekli olarak başkalarını göreve çağırması ilginç bir durum.
Hatırladığım kadarıyla bugüne dek kapatma davaları her zaman başsavcılık tarafından ‘re’sen’ açıldı. Tekrar: Her Allah’ın günü HDP’nin terörist olduğunu dile getiren siyasetçilerin, kapatma talebiyle başsavcılığa başvurması mümkünken bunu yapmamaları, ne tuhaf.
2. Kapatma davasına AYM bakar.
AYM, kararı üye tamsayısının ‘üçte ikisi’ ile verir (md.149/3). Kapatma dışında uygulayabileceği diğer yaptırım, 2001 Anayasa değişikliği ile öngörülen (md.69/7) ‘devlet yardımından kısmen ya da tamamen mahrum bırakmak’ olabilir. Söz konusu yaptırım ilk kez AKP’ye uygulanmıştı.
3. Kapatma kararı Anayasa’da (md.69) ‘sayılarak tüketilen’ üç gerekçeyle (tabii o gerekçelerin yasadaki karşılıklarıyla) alınabilir.
Bunları tek tek anmak yazının kapsamı dışında. Buna mukabil HDP’yi asıl ilgilendiren düzenleme, ‘odak olma’ hali. (md.69/6). Anayasa’nın 68/4 maddesine aykırı eylemlerin odağı haline gelmiş olmak. Adı geçen fıkra, ‘devletin bazı temel niteliklerini’ sayar. ‘Odak olma’ halinin tespiti ise öyle çok basit bir iş değil. SPK’nin 101, 102, 103 maddeleri konuyu ayrıntılarıyla düzenler, ilgilenenler için buraya bırakıyorum.
“AYM, bir partinin bu ilkelere aykırı eylemlerin odağı durumunda olup olmadığına; lehe ve aleyhe delilleri, Anayasa’nın ilgili hükümlerini, AİHM kararlarını, doktrini vs. göz önünde bulundurup incelikli bir yargılama/hukuki muhakeme faaliyeti sonunda karar verir…” cümlesini kurmayı çok isterdim; ancak muhterem okur, bu yaşta gülünç duruma düşmenin de, sizinle dalga geçmenin de alemi yok!
4. Parti kapatma davasının sonucu?
a) Partinin kapatılması talebi reddedilebilir.
b) Partiye eylemlerinin ağırlığına göre kapatma yerine, devlet yardımından mahrumiyet yaptırımı uygulanabilir. AKP’ye olduğu gibi. AYM’nin çoğunluktaki üyeleri o davada mealen demişti ki, “Sen laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmuşsun ama hadi yine iyisin, çok da olmamışsın!”
c) Parti kapatılabilir.
5. Parti kapatılırsa ne olur?
MHP genel başkanı, aşırı heyecandan olsa gerek, “Öyle bir kapatılmalı ki bir daha açılmamalı, kapısına kilit vurulmalı” vs. nevi şeyler söylüyor. Anayasa ve SPK’ye göre yalnızca ‘kapatmak’ mümkün. Çok kapatmak, aşırı kapatmak, feci şekilde kapatmak gibi seçenekler yok. 69. maddede ‘temelli kapatılır’ yazsa da, ‘kapatma’ ile ‘temelli kapatma’ kavramları arasında hukuksal herhangi bir fark yok. Bir insanın ölmesi ile temelli ölmesi, gibi.
Peki sonuç?
a) Kapatılan parti başka bir ad altında kurulamaz. Bu hüküm alengirli. Özetle, kapatılan partinin üyeleri buharlaşmadığı için, örneğin aynı insanların başka bir parti kurmaları (ya da başka bir partide bulunmaları) elbette mümkün. AYM, Fazilet Partisi’nin Refah Partisi’nin devamı olduğu gerekçesiyle kapatılma talebini dikkate almamış, başka gerekçeyle kapatmıştı. Dolayısıyla eğer HDP kapatılırsa aynı insanlar farklı bir partide yer alabilir. (Aşağıda anlatacağım bir istisna dışında!) Bu durum, yeni bir kapatma gerekçesi olamaz. (bkz. SPK md.104/ek fıkra)
b) Partinin mal varlığı Hazine’ye devredilir.
c) Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, AYM’nin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak ‘beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi’ olamaz.
6. Sık işittiğiniz ‘siyaset yasağı’ ne demek?
Böyle bir yasak yok! Hemen yukarıdaki paragraftan anlaşılabileceği gibi yalnızca ‘beş’ yıl boyunca bir partiyle ‘hukuksal bağ kurma’ engeli söz konusu. Kimler için? AYM kararında, partinin kapatılmasına neden olduğu belirtilen isimler için. Diyelim ki üç kişi. Yalnızca o üç kişi beş yıl süresince ‘partili olamaz.’ Milletvekillikleri düşmez, çünkü Anayasa’nın 84/5 maddesi 2010’da değiştirildi ve bu gerekçeyle milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin fıkra kaldırıldı. Ya HDP’nin tüm milletvekillerinin adı kapatma kararında zikredilirse? Bu durumda hiç biri beş yıl süresince partili olamaz. Peki aynı isimler bir sonraki seçimde ‘bağımsız milletvekili’ olabilir mi? Olabilir, bunun önünde bir engel yok.
7. Bir parti, hakkında kapatma davası açıldıktan sonra ‘kapanma’ kararı alırsa ne olur?
Matrak bir ihtimal bu. 2010 yılına dek, bir siyasi parti dava sırasında ‘kapanma’ kararı aldığında, o dava sürüyor ve AYM kapanmış bir parti hakkında karar verebiliyordu. SPK’nin 108. maddesi gereğince. Fakat AYM, 2010 yılında verdiği bir kararla (E.2010/17, K. 2010/112, 08.12.2010 tarihli kararı buraya bırakıyorum. ‘Kapanma kararının kapatmaya ilişkin hükmün sonuçlarına etkili olamayacağı’ başlıklı 108. maddeyi iptal etti. İptal edilenin yerine yeni bir hüküm konmadı. Artık bir parti kapanma kararı aldığında (yani hukuki varlığına kendisi son verdiğinde), hakkındaki dava konusuz kalacağından o davanın düşmesi gerekiyor. Ayrıca kapanma kararı alan partinin malları, örneğin bir başka partiyle birleşirse, o partiye geçer. (SPK md.110)
Ezcümle,
Diyelim ki HDP hakkında dava açıldı. Eğer ‘kapanma’ kararı alırsa dava devam edemez. Kapanma kararı almayıp davanın sonucunu bekler ve kapatılırsa hiç birinin milletvekilliği düşmez. Bir sonraki seçimde milletvekilleri olmalarının önünde de engel yok. Yalnızca ‘adları kararda (kapatmaya gerekçe olarak) anılan’ milletvekilleri beş yıl boyunca bir siyasi partiyle ‘hukuki bağ’ kuramaz. Bu da demektir ki, TBMM’ye girseler de parti grubu oluşturamazlar.
Anlayacağınız, bunca şamata ve boş lakırdıya neden olan ‘parti kapatma’, Anayasa ve SPK’de yıllar içinde yapılan çok sayıda değişikliğin ardından bugün artık neredeyse hiçbir ciddi hukuki etkisi kalmamış bir ‘yaptırım’ konumunda. ‘Kilit vurulmalı’ vs. diyenlerin, hemen ardından ‘gerekirse Anayasa ve SPK’de değişiklik yapılmalı’ ısrarının nedeni bu.
Hemen hiç bir siyasal yararı, sonucu ve sarsıcı hukuksal etkisi olmayan kapatma davası açılır mı açılmaz mı, bilinmez kuşkusuz. Ancak içtenlikli dileğim, hâlihazırda yirmili yaşlarda olup parti yasakları üzerine çalışan genç bir anayasacının, 2045 yılında işi gücü bırakıp bu zırva konular üzerinde yazmak zorunda kalmaması, hayatı ve çalıştığı alan için daha anlamlı işler yapması olabilir…
Ömer Faruk Gergerlioğlu’na teşekkür notu: Bir AKP’li kadın milletvekili, HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na yönelik ‘Meclis’i terörize ediyor, Türkiye’de çıplak arama yok’ nevi ifadeler sarf etmiş. Her söz ve davranışıyla yeni rejimin kusursuz bir sembolü olan söz konusu vekilin açıklaması üzerine sözcük israf etmenin gereği yok. Tutarlı ve dirençli bir insan hakları savunucusu olan Gergerlioğlu’nun, parlamentonun şu haline rağmen gösterdiği çaba her türlü takdirin üzerinde. Benim vergimden kendisine giden her kuruş helâli hoş olsun.
Yorum Yap