- 6.02.2012 00:00
“Dindar nesiller yetiştirmek”, bu kez kendi yaptıkları “AKP’yi bitirme plânı”nın en kuvvetli argümanı olacağa benziyor. Bir kere, özündeki yanlışı bir kenara bırakacak olsak bile, siyasal iktidarın böylesi bir amacının olduğunu kalkıp bu safhada dillendirmesi dahi yeterlidir, orduyu kışkırtmaya ve eski hâline getirmeye. Bu önerme, resmiyetteki ideolojik konumu itibariyle henüz sönmemiş olan“Kemalizm”in meşruiyetini tahkim eden, “askerî vesayet” bilincini yeniden sivrilten ve ne denli haklı olunduğuna dair yürüyen “karine”yi takviye eden bir söylemdir.
Bir yolunu bulup düzeltemedikleri takdirde, Erdoğan’ın bu lâfı, iktidara taşındıklarından beri yaptıkları onca şeyi gerileterek,“ancien regime” unsurlarının restorasyonuna en iyi gelen merhem olacaktır. AKP’ye ve giderek ülkeye, bu söz kadar zarar verebilecek başka bir şey olamaz. Kendilerinin de eriyerek, akıp gidecekleri “kara delik” işte tam burasıdır.
Subay yetiştiren askerî okulların atmosferinde, dinden ve her şeyden önce kavranması gereken, “Arap Âlemi”ne bakışta, olumluya dönük en küçük bir yerin yokluğudur. 1967’de biz Harp Okulu’nda okurken, Araplarla İsrail’in “Altı Gün savaşı”nda, o zamanki rakamlarla, iki buçuk milyon Yahudi’nin yüz milyonluk Arap dünyasını nasıl tepelediğine duyulan hayranlık dahi gizlenmemiştir.
Bu, Yahudilere beslenen bir sempatiden dolayı değil, Araplardan zerre kadar hazzedilmeyen içsel bir dürtü yüzündendir.
Belki o sevgisizlikte, kendi aralarında birlik kuramadıkları için onlara atfedilen lâkaytlığın, ya da çağdaşlaşma simgelerine pek itibar etmeyip kendi yaşama biçimlerinden vazgeçmeyişlerinin, meselâ ortalıkta hâlâ sarıkla, puşiyle, entariyle dolanıp durmalarını küçümsemenin çokça payı vardır, herhalde. Yahut da, Osmanlı’nın mirasçısı bir ırk olmalarına karşın, yüzyıllarcadır egemeni oldukları bu beş para etmez kültürlerin nasıl olup da baskın tesiri altında kalmış olduklarını, içlerine bir türlü sindirememenin derindeki öfkesidir, belki de asıl galebe çalan.
Sonuç olarak, her ne olursa olsun “Arap’a benzemek”, Kemalist ordu için daima bir “Cumhuriyet fobisi” olarak ele alınmıştır. Bu çerçeveden bakıldığında, “adam olmaları için” gönderilmiş sayılan bir dini Araplarla paylaşmaya, her halükârda ihtiyatla yaklaşmışlar; süzgeçten geçmeyen ve kontrol altında tutulmayan bir İslâm’ı, Arap’ın toplumumuza paldır küldür bir yansıması, bir nüfuzu olarak görmüşlerdir.
Mustafa Kemal’in, bir ara Türk Sanat Musikisini yasaklamış olmasını, Türk Tarih ve Güneş Dil Tezlerini, daha sonraki Türkçe ezan meselesini, İngiliz’e, Fransız’a ya da Yunan’a değil de, sorun saydıklarına önlem olarak, asıl Arap Kültürü’ne karşı düzenlemiş olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.
İslâmiyet’le ilişkilerine ordu gibi bakmasını bilmeyen MHP ve BBP gibi milliyetçi akımların, onca şovenliklerine rağmen yaranamayıp, darbelerde uğradıkları hışımlara akıl-sır erdirememelerinin püf noktası, işte burasıdır.
Böyle bir kültürün sürdürümcüsü ve parçası olarak fotoğraf vermek, Kemalist ordu için en büyük zûldür. O yüzden, ne denli yüzeysellikle suçlansalar da, en başta kılık-kıyafet olmak üzere, tüm Atatürk Devrimleri onlar bakımından önemlerini korumaktadırlar. Bir Arap subayına benzemektense, İç Hizmet Kanunu’nda serbest olmasına rağmen, örneğin bıyık gene de yasak sayılmıştır.
Arap Kültürüne ve onun bir tezahürü olarak görülen İslâmiyet’e karşı yaklaşım böyle iken, sen şimdi kalkıp ona fütursuzca yaslanarak, “ben kafaya koydum, dindar nesiller yetiştireceğim ve bu konuda hiç kimseyi de takmam” dersen; o Kemalist kitleye, külâhları değiştirmenin zamanının bir kere daha geldiğini hatırlatıyor ve yeniden savaş açıyorsun, demektir.
Üstelik, bu noktalara gelmeden önce, temel hak ve özgürlüklere ve bu bağlamda da din ve vicdan hürriyetine karşı dayatmacı tavırlardaki o oligarşik yapıyla mücadelende haklıydın. Bu halkın özgürlükten ve demokrasiden yana olan büyük bölümü, o yüzden desteklemişlerdi seni.
Fakat görüyorum ki, bu işi yanlış anlamışsın. Bu sefer, yazık ki sen de artık haklı sayılmazsın. Çünkü onlara benzemeyi seçerek, onlar gibi olmuşsun. Onlar gibi fakat, tersine bir dili giderek dayatacağa benziyorsun.
Bak gör, tutmayacak bu projen. Promptere bakmadan konuştukça, ağzında daha epeyi bakla varmış izlenim ve güvensizlikleri vererek, bindiğin dalı kesmeye başladın bile. Özgürlükleri savunduğun için büyümüştün, daraltacağın için de küçüleceksin.
Toptancı tasarımlar, bireyin temel hak ve özgürlüklerine, yâni demokrasiye aykırıdırlar. Devletin mutfağında, tüm yurttaşların damak zevkini karşılaması için, kendi sevdiklerinden ve seçtiklerinden oluşan bir tabldot hazırlayamazsın. Yeryüzünde ne lezzetler varsa, hepsini mönüye koymakla yükümlü olduğun bir konumdur orası. Yoksa sen de generaller gibi, bu ülkeyi babanın çiftliği, o koltuğu da mirası mı sanmıştın?
Toplumsal ve siyasal hayata din ve mezhep üzerinden bu bakış, tıpkı milliyetçilikler gibi, tarih boyunca yedi bitirdi insanları da; gene de akıllanmadılar gitti, vesselâm. Bu durumu sorgulayacak ve yanlışı gösterecek, hiç mi Allah’ın bir kulu yok AKP’de de, öyle sessizce izliyorlar; belki bireysel pozisyonlarını da hesaplayarak, çıt çıkarmadan?
Yorum Yap