Namık ÇINAR
Namık ÇINAR

Gazete: Taraf GAZETESİ

Taraf’tan ayrılanların bildirisi

  • 3.05.2013 00:00

 Bir de restorancılıkta böyledir.

At oynatmak isteyen birileri çıkar; güçlerini pekiştirmek adına, genellikle olup bitenden bîhaber olanları da yanlarına çekerek, “biz bir ekibiz” dayatmasıyla postalarını koyarlar.

Bir keresinde böyle birine, “Hadi onları anladık da, sana n’oluyor” diye sorduğumda; “Ne bileyim, herkes ayrılıyor denince, ben de, herhalde ayrılmak gerekiyor, diye düşündüm” demişti.

Birey gibi davranmaya yakışıp yakışmadığı herkesin kendi bileceği bir şey ve kimin ne akıntıya kapıldığı da hiç mi hiç ilgilendirmiyor beni.

Lâkin, ayrılışlarını “bizden sonra tufan” diyerek taçlandırmalarına ve bana yönelik kimi serzenişlerin de etkisiyle, kalanlardan biri olarak kırıldığımı söylemeliyim.


Ahmet Altan
’dan esirgedikleri sahiplenmeyi, Taraf’a henüz emeği bile geçmemiş Oral Çalışlar’a göstermeleri dahi çok şey ifade etmiyor mu?

Onun gitmesine zemin hazırlayarak ele geçirdikleri gazeteyi Başbakan’ın emrine sunmuşlar; o da âkillerin en çoğunu, yandaş medya olarak bilinenlerden bile değil de bizim gazeteden seçerek, “sen miydin bir zamanlar bana diklenen, ben adamı işte böyle yaparım” dercesine, arkasından teneke çaldırmıştır.

Ne ki, bu düzen tutmayıp geri tepmiş; işte şimdi yeniden, yitirdiği o dürüst ruhunu aramaktadır.

İşin özeti budur.


Demokrasinin kanallarını tıkayanlardan
 biri askerî vesayet idi ise, diğeri de PKK değil miydi de, şimdi ona barışın mimarı payesini lâyık görüyorsunuz?

Birini dışlarken diğerine saygıdeğerlik atfetmek, asıl o zaman bir oyunun parçası olmaktır.

PKK’nın inisiyatif tanınarak öne çıkarılması, ne vakittir Kürt barışının öteki adı oldu?

Nasıl ki doğru davranarak masaya orduyu oturtmadınızsa, onu da oturtmayın. Eğer bir tarafın silahlısını devreye sokmuyorsanız, diğerini de sokmayın.

PKK’yı değil, Meclis’teki BDP’yi yüceltin.

Onu öne koyun, şart koşun, başkasını tanımayız deyin. Meşruiyetin sivil siyasal boyutunda ısrar edin.

Siz değil miydiniz, ordunun politikaya burnunu sokmasına karşı çıkan?

Aynı tavrı neden Kürtlere gelince sürdürmeyip, silahlı bir örgüt olan PKK’nın onlar üzerinde vesayet tesis etmesini, üstelik de güle oynaya yürütüyorsunuz hep birlikte?

Tutarlılık mı bu şimdi?

Koşullar antidemokratik olsa bile barışın geleceğine; sonra da onun demokrasiye giden yolu kısaltacağına nasıl inanırsınız?


“Silahlar susmadan demokrasi olmaz”
 demenin ne farkı var, “anarşi bitmeden özgürlükler de olmaz” diyen bir zamanların darbecilerinden?

Demokrasiyi de barışı da, neden ikisini birden aynı anda istemeyesiniz ki?

İlle de birinden vazgeçmek zorunda mısınız, “Sophie’nin seçimi”ndeki gibi?

Biz bu gazetede terör örgütü ile işbirliğinin tekniklerini mi konuştuk senelerdir, yoksa Kürt haklarının neler olduğunu ve bunların derhâl tanınması gerektiğini mi?

Zaten demokrasi demokrasi diye sayıkladığımız şey de, saymaktan bir hâl olduğumuz o hakların, parlamentonun somut adımlarıyla hayata geçmesi değil mi?

Maceracı PKK’yla aldı-verdiye gerek var mı bunun için?

Ama Erdoğan’ın ve Öcalan’ın; birinin yeniden biçimlenen İslâm coğrafyası üzerindeki ham hayâleri, diğerinin dört ülkeye yayılmış Kürtler üzerindeki uçuk kaçık düşleri yüzünden kapacaklarını umdukları kazlar uğruna esirgemedikleri bir tavuksa eğer o barış, o vakit başka tabii.

Yakışır mı Taraf’a, buna alet olmak?

Türkiye yeniden kurulacaksa bile, Kürtler de dâhil, halkla olacaktır bu; Suriye’ye tayini çıkmış PKK ile değil.

Orduya gelince militer bir ruh buluyorsunuz da, PKK’ya gelince neden bulmuyorsunuz?

Onlar da savaşçı.

Onlar da adam öldürmek için varlar.

Savaşkan bir generalin ağzından dökülenler itici, ama Karayılan’ınkiler çekici geliyor ise, korkarım başka bir hesabınız var demektir sizin.

Hesap demişken... politik hesapların yapılabileceği bir yer gözüküyor mu AKP’den başka da, politik çıkarların enstrümanı olsun bu gazete? Onların dümen suyunda giderken, nasıl bir pişkinliktir suçlamak, geride kalanları?

Editoryal bağımsızlığı asıl siz berbat ettiniz. Şu son bir ayda, barış sürecini gerekçe göstererek iki kez yazı başlıklarımı değiştirdiniz.

Kendi yazılarınızı ön sayfada hiç sektirmeden anons ederken; iç sayfalarda kaybolup gideyim diye, beni var gücünüzle sakladınız.

Toprak altından çıkan sekiz bin yıllık değerleri çanak çömlek diye nasıl hafife alıyorsa, demokrasiyi de öyle gören Erdoğan’ı eleştiriyorum diye, bana tavır koydunuz.

Esasen, her şeyi avucuna almak isteyip, hiçbir denetime gelmeyen Başbakan’ı uzun uzun betimlemeye de gerek yok. Dün olanlar her şeyi çok güzel anlatıyor.

1 Mayıs, inşaat yasağıyla başladı, demokrasi yasağıyla bitti.

Aranızdaki saygı duyduklarım umarım beni anlarlar.


Taraf
’ta cadı kazanı kaynatanların hakkından hayat gelecek. Erdoğan da hem kendi kaderini, hem onlarınkini hızlandıracak.

Hani “ışık görüyoruz... ışık görüyoruz” diyorlardı ya, meğer “AKP’nin ampulü”ymüş anlatmaya çalıştıkları.

Keşke daha açık olsalardı.

Dürüstlük iyidir çünkü.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Yerel Haber (www.duzceyerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (8)

  • emir
    emir
    3.05.2013 10:39

    baştan sona tek çare olarak "Cemaatin bayrağı altında toplanmayı" öneren bu komik adamın yazısını bir de açıklık ve dürüstlük tavsiyesi ile bitirmesi yok mu?... yahu yeter artık, güldürmüyorsunuz bile...

  • ali baba
    ali baba
    3.05.2013 11:03

    maalesef ustaya kafa tutanlar bi şekilde indirilir sindirilir.artık bu ülkede işler kasımpaşa usülü yürüyor.adaletsiz kaba kuvvete ve güce karşı saygı duyan bi toplumuz.Alladdin çakıcıyı sedat pekeri hala vatan kahramanı zanneden bir sürü milletin olduğu bi toplumdan bahsediyorum...seviyoruz kabadayıları ne diyebilirim ki...

  • Rıfat Tahiroğlu
    Rıfat Tahiroğlu
    3.05.2013 11:41

    Yahu Emir! adam ateist, ben biliyorum, nasıl cemaatçı olsun ki? Bence sen bir kere daha düşünsen iyi olacak galiba.

  • emir
    emir
    3.05.2013 15:58

    @rıfat: osman can da ateist olduğunu söylemişti.. şunu unutmamak lazım: politika sadece "inançlar" üzerinden yapılmaz. sizin bahsettiğiniz liberaller dindar oldukları için Cematten yana değiller; Türkiyenin kurtuluşunun Fethullah tarzı dindarlıkta olduğunu düşündükleri için Cemaat yandaşlarıdırlar. ve de tabii bazıları için ekmek Cemaat taraftarığında olduğu için. Taraftaki son kavgayı da böyle okuyun: Erdoğancılar 1-0 öndeydiler, Cemaat durumu 1-1 yaptı. son bir soru: Peki Erdoğancı liberaller dindar oldukları için mi erdoğancı?

  • zeynep
    zeynep
    3.05.2013 18:54

    Namık Bey, sizi severek okuyoruz (!) ve Sözcüde yazmanızı dört gözle bekliyoruz..

  • sylow
    sylow
    4.05.2013 15:50

    "...yitirdiği o dürüst ruhunu aramaktadır" sayın çınar siz kalanlarla o yitirdiğini dürüst ruhu aramaya devam edin. gerci cok zor olacak siz de iclerindeyken.

  • Hikmet Pala
    Hikmet Pala
    5.05.2013 08:29

    Roman yazmakta meraklı bir beklenti havası yaratmak önemli bir genre! Suspense dedikleri şey bu işte. Benim merak ettiğim şu: Tanıdığım bildiğim bütün yazarlar beyni ile düşünüp eli ile yazıyorken N. Çınar hangi organlarını kullanıyor?

  • Hasan Üstün
    Hasan Üstün
    5.05.2013 15:22

    NAMIK BEY harika ifade etmissiniz. AYDINLIK ya da Sözcüden birini okuyor gibi oluyorum sizi okuyunca. Elleriniz dert görmesin. Amin.

Resmi İlanlar