Namık ÇINAR
Namık ÇINAR

Gazete: Taraf GAZETESİ

Komutan ne, âmir ne

  • 22.11.2013 00:00

 Geçen yazımın konusu, intikamcı siyasal anlayışlar yüzünden, haksız yere yattıklarına inandığı silah arkadaşlarını Silivri hapishanesinden kurtaramadığı için, tepkisini kuvvet komutanlığı makamını bile elinin tersiyle iterek istifasıyla gösteren Donanma Komutanı Nusret Güner’in, yakınmalarla yüklü röportajıydı.

Söyleyeceklerim bitmediği için devam ediyorum.

Arkadaşlık dayanışmasının ve emrindekilere kol kanat geren “komutanlık ruhu”nun artık kalmadığı üzüntüsüyle, bu ulvî payeyi bundan böyle hiç kimsenin hak etmeyeceğini düşünerek, diyordu ki Sayın Amiral:

Komutan, astlarına ölmeyi dahi emreden biridir. Bundan sonra TSK’dan ‘Komutan’ kavramı kaldırılsın; Emniyet Teşkilâtındaki gibi, artık herkes birbirine ‘Amirim’ desin!

İçinden geldiğim için iyi biliyorum; gerçekten de Türkiye’de subaya aşılanmış bulunan ruh, halâPrusya ordu geleneğinden kalma bir “şövalyelik duygusu”dur.

İmparatorluklar çağı” ordularında, emperyal hedeflere erişmek amacıyla birbirlerini acımasızca boğazlamaları için topun tüfeğin varlığı yetmiyor, ayrıca canlarından kolayca vazgeçmelerini sağlayacak fedakâr ve cefakâr birer ruh taşımalarına da ihtiyaç duyuluyordu.

Ayrıca unutmayalım ki, Kurtuluş Savaşı vermiş bir ülke olarak, gün gelmiş o duyguları haiz bir avuç zabitandan yararlanmayı biz de bilmişizdir.

Bu yüzden, şimdiye kadarki darbelere bakıp faturasını hemen şövalyeliğe çıkarmak ve mahkûm etmek, öyle kolayından bir şey olmasa gerektir.

Sayın Amirali ve ordudaki çoğu personeli bu tarz hissiyata sevk eden saik, işte budur.

Ne ki, çağımızın teknolojik hareket kabiliyeti ve yüksek ateş gücü, ne kahramanlık gerektiriyor artık, ne de canından olmayı.

Bu işler bitmişe benziyor.

Benim bildiğim en son Mustafa Kemal’di, Anafartalar’da siperlerin önüne çıkarak süngü hücumuyla “askerlerine ölmeyi emreden”.

Bugün bunu kim yapabilir?

II. Dünya Savaşında General Patton, Avrupa’yı kurtaranlardan biri olduğuna bile bakılmaksızın, bir ere tokat attı diye tecziye edilmişti.

İşte bizimkilerin henüz anlayamadıkları budur.

Nitekim, “Komutan” kavramının hiçbir hukukilik içermediğini de bilmezler.

Hâlbuki ne İç Hizmet Kanunu’nda, ne de başka bir yerde tanımı yapılmış, içi doldurulmuştur onun.


Komutan
 sözcüğü, askerî literatürdeki geleneksel imgesiyle, sadece kültürel bir pelesenkten ibarettir.

Kanunların esas aldığı, tıpkı polislerdeki gibi “Amir” ve “Ast-Üst” statüleridir.

İç Hizmet Yasası “Askerî Disiplin”i tarif ederken bile, Komutan’a değil, Amir ve Ast-Üstkavramlarına itibar etmiştir.

Harp tarihinin anılarıyla yücelmiş ve kutsanmış “Komutan” kavramı, idealize bir fenomen olarak günümüz değerleri bakımından âdetâ emekli gibidir.

Oysa “Amir”in maiyetiyle ilişkileri patrimonyal gelenekten değil de sivil hukuktan geldiği için, artık moral ihtiyaçlar da başka türlü kurumlarla karşılanmaktadır.

Sonuç olarak askerlere önerim, yeni hayat gösteriyor ki devri çoktan geçmiş kimi değerlerin tarihsel buhurdanlardan sızan rayihalarıyla mest olmak yerine, toplumun yetkili örgütü olan siyasetin yasa ve emirleriyle sınırlı bir hizmet anlayışıyla yetinmek, en iyisidir.

Çünkü önünde sonunda, ne fatura varsa ödeyecek olan yegâne merci, halktır.

Bırakın da ayakları üstünde durmayı bilsin; yanlış yaptığında da bedelini ödesin.

Hem fena mı, siz de böylece şovenlikten kurtulmaya, kendi haklarınızı görmeye ve meslekî dayanışmanın tadına asıl işte o zaman varmaya başlamış olursunuz.

Bunun için tanka, topa, darbeye gerek yok!

Gücün ne olduğunu kızlı- erkekli çocuklar göstermediler mi?



[email protected]

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Yerel Haber (www.duzceyerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar