- 9.02.2017 00:00
Yağmurla karışık kar havasını yaban hayvanlarını avlamak için fırsata çeviren sözde avcıların, üzerimize sıçrattığı kan lekesini nasıl temizleyeceğimizi düşünüyoruz.
Akçakoca’nın köylerinde iki yabani karaca, avcı olduğunu zanneden doğa ve hayvan düşmanları tarafından vurularak öldürüldü.
Avlanması yasak olan bu karacaları öldürenler, Jandarma’nın yaptığı tahkikat sonucu yakalanarak para cezasına çarptırıldı ama, bu topraklarda nesli tükenmeyle karşı karşıya olan bu nadir hayvanların öldürülme haberleriyle, Akçakoca halkı olarak tüm Türkiye’ye madara olduk.
O karacalar bu ilçenin ortak güzellikleriydi. Bu ilçenin sınırları içindeki ormanlarda yaşıyor, yer yer fındık bahçelerine kadar iniyor, kendilerini gösteriyorlardı.
Sayılarının 20 dolayında olduğu rivayet ediliyordu. Kaplandede tepesine çıkanlar da, Aktaş- Karatavuk vadisinde fındık harmanı serenler de zaman zaman bu karacaları gördüklerini söylüyorlardı.
Çoğumuz onları görememiştik. Fakat orada bir yerlerde yaşadıklarını biliyorduk. Bizimdiler, bize aittiler, bizim tarla avlumuza, harman yerimize, kapımızın eşiğine her an gelebileceklerinin ümidini taşıyor, bir gün onları fotoğraflayabileceğimize dair bir iç huzur yaşıyorduk.
O karacaları, onların yavrularını birgün bir şekilde görecektik. Yazın belki onları elimizle besleyecek, soğuk kış günlerinde ise aç kalmasınlar diye karla kaplı orman yüzeylerine yem bırakacaktık.
Sayıları artsın diye ne yapılabilirdi bunları konuşuyorduk. Kamu kurumları ve sivil toplum el ele verdiğinde Akçakoca aynı zamanda bir karaca yaşam alanı yapılabilir miydi? Bunlara kafa yoruyorduk.
Mesela karacaların görüldüğü alanlara yakın yerlere, ya da manzaraya hâkim tepelere seyir terasları kurup, turistlerin o karacaları çıplak gözle görmelerini sağlayabilir miydik.
Karaca izlemeye gelen kafilelere foto – safari düzenleyebilir miydik? Bu karaca sürülerinin varlığını hem yaban hayatını daha fazla korumak ve hem de ilçenin turizmine katkı verecek bir zenginliğe dönüştürebilir miydik?
Evet, Akçakoca olarak biz bunları düşünüyor, bunları konuşuyorduk. Ama hiç birimiz o karacaların keyif için can alan sözde avcılar tarafından bir gün katledileceklerini düşünmemiş, konuşmamıştık.
Yanılmışız… Bunu da düşünmeliymişiz. 20 civarında karacanın sayısı nasıl artar diye dertlenmek yerine, o masum canları keyif düşkünü nobranların hedefi olmaktan nasıl kurtarabiliriz, ona çare bulmalıymışız.
Evet, Akçakoca’nın yaban hayvanlarını; iki yavru karacayı domuz kurşunlarıyla vurarak öldürenler… Emin olun, vurduğunuz sadece karacalar değildi. Siz ülkenin birçok yerinde görülmesi imkânsız bir çift güzelliği katlettiniz aslında.
Çocuklarımızın ancak belgesel programlarında görebilecekleri bir şeyle aynı ortamı yaşamayı, kendi minik elleriyle onları besleyebilme şansına kıydınız. Çocuklarımızın daha fazla mutlu olma ihtimalini vurdunuz.
Nişangâhınızdan hedef aldığınız sadece yavru karacaların minik yürekleri değildi, siz Akçakoca turizminin kalbine nişan aldınız.
Seyir terasları, foto safariler, kitle turizmi, yol boyunca hizmet evleri, kalkınan köyler, ekonomik canlılık ve toplumsal zenginliğimizi hedef aldınız. Turizm marka değeri artan bir Akçakoca’ya ateş ettiniz.
Şimdi şapkaları önümüze koyup daha bir derin düşünmenin vaktidir. Karacalarımızın geri kalanları da bizler de kalan hayatlarımıza devam edeceğiz. Fakat yaşadığımız bu musibetten bin ders çıkartarak ve artık karacalarla ilgili yapmayı düşündüğümüz şeyleri zaman kaybetmeksizin hayata geçirerek...
Başta da söylediğim gibi, vurduğunuz sadece masum karacalar değildi.
Yorum Yap