Kobani’den Suruç’a kaçan Suriyeli Kürtlerden bir bölümü parklarda sokaklarda. Akrabalarının yanında kalanlar da var. Al Jazeera,Suruç'ta bir akraba evine sığınan 20 çocuk, 12 kadının başından geçenleri kaldıkları evde dinledi.
Osman, İmer, Bülent, Şahin, Hüseyin, Barzani, Azadi, Yusuf ve diğerleri. IŞİD saldırısının ardından kimi elele, kimi annesinin kucağında kimi arkasında, Kobani’yi terk eden binlerce çocuktan sadece bazıları. Şimdi Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde, daha önce hiç görmedikleri bir akrabalarının yanında kalıyorlar.
Kadınlar Suruç'ta, erkekler Kobani’de
Şanlıurfa’nın Kobani ile komşu ilçesi Suruç’ta, üç odalı bir evdeyiz. Evin nüfusu tam 32 kişi. Kobani’den gelen bu aileye ev sahipliğini, akrabalıklarını “Kardeşleri bizim damadımız” diye tanımlayan Suruç’lu bir aile yapıyor.
Burası boş, içinde eşya olmayan bir ev. Sadece bir odada yatak, halı ve koltuk var. Çocuklar bu odada kalıyor, diğerleri boş odalarda yerde yatıyor. Ama onlar şanslılar, çünkü Kobani’den birlikte yola çıktıkları onbinlerce insan Suruç’un dört bir yanında parklarda, boş depolarda, tarlalarda, sokaklarda yatıyor. Bazıları ise akrabalarının yanında, kapalı bir çatının altında.
Ev kadınlarla dolu, erkeklerin savaşmak ya da geride kalan mallara sahip çıkmak için Kobani’de kaldığını söylüyorlar. Hikâyelerini anlatıyorlar ama geride bıraktıkları tehlikeye girmesin diye isimlerini vermek istemiyorlar.
Yolculuğun hikayesini hep bir ağızdan anlattılar. Söze, “Unutulacak gibi değil” diye başladılar:
“IŞİD’in Kobani’ye girmesini bekliyorduk aslında ama 5 tane füze Kobani’nin ortasına düşünce kaçmak zorunda kaldık. Çıktığımızda kapının önünde cesetler vardı.”
“Füzeler düştü, biz kaçtık”
21 Eylül Pazar sabahı diğer ailelerle birlikte kaçmaya başlamışlar. Yanlarına tek bir eşya dahi almadan, üstlerinde ne varsa onlarla, kaçmışlar. Sabah 9’da Kobani’de başlayan yolculuğun sonunda sınır kapısına, “yatsı namazı saatinde” vardıklarını hatırlıyorlar. Yaşlı bir komşularını bu zor yolculukta kaybettiklerini, Suruç’a girmelerinin de en az yolculuk kadar zor olduğunu söylediler.
“Her yerden bir ses geliyordu, panik vardı”
Akrabalarıyla nasıl buluştuklarını, çalıştığı ve yaşadığı İzmir’den tesadüfen bir kaç günlüğüne memleketi Suruç’a gelen ve akrabalarına evinin kapılarını açan, Mesut Ali Ahmet anlattı.
“Telefon açtım, ulaşamadım, çok bekledim. Sınır çok kalabalıktı, her yerden başka bir ses geliyordu. Panik vardı. Çok zor buldum onları, çok ama çok zor.”
Sınır kapısı açıldıktan Mesut Ali Ahmet, beraberinde 7 aile ile evinin yolunu tutmuş. Bu ailelelerin bazıları sonradan iş bulmak için başka yerlere gitmişler.
“Türkiye bizi kovmadıkça buradayız”
Şimdi artık tek yaptıkları beklemek, Kobani’den haber bekliyorlar. “Çatışma bitti, IŞİD Kobani’yi terk etti, güvenle geri gelebilirsiniz.” haberi. “Beklediğiniz haber gelmezse ne olacak?” sorusuna sadece isminin değil fotoğrafının da yayınlanmasını kesinlikle istemeyen kadınlardan biri yanıt veriyor.
“Bir an önce bitsin dönelim, sadece bunu istiyoruz. Bitmezse devlet bizi göndermedikçe biz buradayız. Ölümden kurtulduk, geri nasıl dönelim. Türkiye Cumhuriyeti bizi kovmazsa biz buradayız. Dünya bizim halimizi görsün.”
Şimdi geri dönene kadar Suruç’ta yaşamanın bir yolunu bulacaklar. Geride bıraktıkları günlerde ev sahibinin tek başına bütün masrafları karşılaması mümkün olmadığı için, çevrenin yardımlarıyla gıda ihtiyacını karşılamışlar. “Ne bulursak onu yiyoruz, etraftan ne verirlerse” diye konuşuyorlar. Bundan sonra nasıl yaşamayı sürdüreceklerini ise bilmiyorlar, akıllarında tek şey var, eve dönmek.
Kaynak: Al Jazeera