- 11.11.2012 00:00
Ölüm kelimesi ne kadar da soğuk geliyor insana
Ölüm haktır gelecek ama göz göre göre gelen ölümler insanı daha çok yaralar
Son yirmi gündür ölüm oruçlarını konuşuyoruz.
Cezaevlerinde birileri bazı taleplerle hayatlarını ortaya koyarak ölüm oruçlarına yatmışlar. Yaşamı feda etme kararını vermek zor olsa gerek.
Ölüm ve açlık…
Ölümün açlıkla gelmesi
Anadoluda Allah insanı açlıkla imtihan etmesin diye bir söz vardır.
Ölüm orucunda neler yaşanır?
Vücut hangi tepkileri verir?
Bu konuda 5 Kasım 2012 Pazartesi günü Bugün Gazetesinde Orhan Miroğlu ile yapılan bir röportaj vardı. O röportajdan ilginç bir kesit
Seda Şimşek: Neler yaşadınız açlık grevinde?
Orhan Miroğlu: İlk günlerde, çok büyük bir açlık duygusu hissediliyor. Bütün hayallerinizi yiyeceklerle ilgili kuruyorsunuz. Fırından taze çıkmış ekmek düşünüyorsunuz, en çok en sevdiğiniz yemekleri hatırlıyorsunuz. Açlık grevinde olan insanlar birbirlerine bunları anlatırlar. Bir hafta sonra açlık duygusu çok güçlü bir şekilde kalmıyor. Vücut kendi kendini yemeye başlıyor. Bazen 1 bazen 2 zeytin yiyorduk, şekerli su içiyorduk. Yavaş yavaş vücut fonksiyonları da eskisi gibi çalışmamaya başlıyor, 15 günden sonra çok daha farklı etkiler yaşanıyordur. Ölüm oruçlarında ise önce belli başlı organlar iflas eder, mesela insan görmemeye başlar. Kemal Pir, sanıyorum 55. günde hayatını kaybetti, gözleri görmüyordu diye anlatılır. Onlar hiç bir şekilde tıbbi yardım almadılar, tıbbi yardımı reddediyorlardı http://gundem.bugun.com.tr/orhan-miroglu-ndan-carpici-ifade-haberi/210806/
Yaklaşık 60 cezaevinde 600 civarında PKK/KCK tutuklu ve hükümlüsünün açlık grevi 50. günü geçti.
Peki neden açlık grevine başladılar?
1-Öcalan'ın tecridinin kaldırılması
2- Ana dilde savunma hakkı
3- Ana dilde eğitim"gibi tamamen siyasi taleplerle açlık grevine başladılar.
Cezaevi koşulları için açlık grevleri olabilir.
Ama siyasi talepler için açlık grevine başlamak ve bundan sonuç beklemek sağlıklı bir yol değil. Ve hükümetin bu şantaja boyun eğmesini beklemek de hayalperestlik olur.
Yüzlerce insan binaların tepesine çıksa “İdamı geri getirin yoksa kendimizi atarız.” derse hemen meclis toplansın idamı geri getirsin mi diyeceğiz? Bu komik bir istek olur değil mi?
Ölüm oruçları konusunda ikinci önemli nokta ise;
Bu tutuklular eyleme kendi iradesiyle mi başladı yoksa örgütün baskısıyla mı?
Bu tutukluların çoğu kendi iradesiyle değil örgüt baskısıyla ölüm orucuna katıldıklarını düşünüyorum.
Örgütten habersiz revire çıkmanın, avukat tutmanın bile yasak olduğu cezaevinde örgütün baskısının olmadığını düşünmek saflık olur.
Bu eylem bireysel değil örgüt kararıyladır.
Bu durumda örgütün cezaevi baskısını ortadan kaldırmak hükümetin görevidir.
Gazetelerde yeralan bir haber bu olayın tam bam teline basıyor
Oğlu ölüm orucunda olan ve adının açıklanmasını istemeyen baba, "Oğlum açlıkgrevinde, elimden bir şey gelmiyor." dedi. BDP'ye seslenen çaresiz baba, "Mademki bu talepler çok mühimdir 14 senedir cezaevinde bulunan Abdullah Öcalanbugüne kadar bir gün bile açlık grevine gitmedi. Tutsak ailelerine açlık greviiçin çağrı yapıyorsunuz. O zaman Mehmet Öcalan ve kardeşleri neden buna katılmıyor. Eğer Öcalan'ın özgürlüğü ve bazı hakları almanın yolu açlık grevi ise o zaman, bunu özgür insanlaryapar. Önce BDP vekilleri, partibaşkanları, belediye başkanları, sivil toplum kuruluşlarının açlık grevine girmesi gerekmez mi? Daha sonra da halka sıra gelir." http://gundem.milliyet.com.tr/oglu-olum-orucu-tutan-baba-bdp-ye-isyan-etti/gundem/gundemdetay/27.10.2012/1617962/default.html
Büyükbaşlar kuzuları, kebapları götürürken diğerleri baskı altında adım adım ölüme gidiyor.
Bu sorunun hemen çözülmesi gerekiyor.
İnsan hayatı kutsaldır, bu kutsallığı hiçe saymak hayat hakkına tecavüzdür.
İnsanlar davası için ölmemeli, davası için yaşamalı
Kalın sağlıcakla…
https://twitter.com/YSelim28
Yorum Yap